27 Aralık 2015 Pazar

Lontano - Jean Christophe Grange

Lontano'yu okuduktan hemen sonra bu yazıyı yazmıştım. Devam kitabı olan "Kongo'ya Ağıt"ı da okudum ancak o kitap için bir şeyler yazmam şu an mümkün değil. Lontano için aşağıda bahsettiklerimle ilgili sorusu olana veya kitabın herhangi bir yerinde kafasına bir şey takılanlara e-posta atmaları halinde cevap verecektim bu nedenle de kitabı okurken bazı sayfaları not alarak birtakım düzenlemeler yapmıştım ancak kitap şu an bir kütüphaneye bağışlandı ve bende değil. O nedenle aşağıda yazdıklarımın bir kısmının havada kalmamasını umuyorum.

28 Eylül 2015 Pazartesi

Star Wars Bize Ne Anlatır?

Serinin yedinci filmi olan “Güç Uyanıyor – Force Awakens” ile 10 yıl sonra tekrar sahneye çıkan ve popüler kültürdeki yerini yine tüm alış veriş mekanlarında unsurlarıyla dolduran Star Wars film serisi bize ne söylemektedir? Seri, “iyi” ve “kötü”nün ezelden gelen mücadelesini, fonksiyonel robotları, kendine ait bir evreni, intikamı, insanın içinde barındırdığı kötülüğün alevlenmesini, gücü elinde bulundurmanın mücadelesini, aşkı, disiplinli “jedi” eğitimini vs. birçok şeyi barındırırken benim vurgulamak istediğim nokta serinin barındırdığı demokrasiye olan inançtır.

27 Mayıs 2015 Çarşamba

Pierre Bourdieu - Hayatı, Sosyolojik Yaklaşımı, Metodolojisi vb.

Kısa Hayat Hikâyesi ve Eserleri

Babası bir devlet memuru olan orta alt sınıf bir aileye mensup Pierre Bourdieu 1930 yılında Fransa’da doğdu. Durkheim ile aynı okuldan mezun olan Bourdieu Fransız toplumbilimciler arasında en çok tanınandır. Kendi çevresi olmasa da Paris’in siyaset ve iş dünyasındaki seçkin çevreleri incelemiştir. 2002 yılında hayatını kaybetmiştir. Fransa’nın aydın sınıfına katılmanın teminatı olan ve öğrencilerinin kamu görevlisi olarak kabul edildiği Ecole Normale Superieure’a (ENS) kabul edilen Bourdieu, bu okuldan mezun olsa da Paris’in seçkin sınıfına yabancı kalmıştır. O, temel anlamda akademik basamakları hızlı çıkmamış ve akademik konumlara hemen gelmemiştir. Bunun nedeni, akademik camiadaki profesörler elitine olan yoğun eleştirisidir. Bu eleştirinin temel noktası çok az araştırmaya dayalı bilgi üretildiği bu bakımdan basitçe eski bilgilerle yetinmek yerine araştırmalarla yeni bilgiler kazanılması gerektiğine dayanır.

Michel Foucault - Sosyolojik Yaklaşımlar

Kısa Hayat Hikâyesi ve Eserleri

Postmodernist Michel Foucault (1926-1984), sosyologlarda bedene karşı ilgi uyandırmakta önemli olmuştur. Foucault Amerikan geleneğinde profesyonel bir sosyolog değildir; ünlü College de France’da ölümüne kadar işgal etmiş olduğu kürsü, tarih ve düşünce sistemleri alanındadır. Aldığı dereceler felsefe, psikoloji ve psikopatolojidedir. Ancak çalışmalarında sosyolojik kuram, edebiyat ve kültür incelemelerinden çok etkilenmiştir. Özellikle kendisine göre, modern dünyayı temsil eden hapishane ve düşkünler evi ile ilgilenmiştir (Wallace & Wolf, 2013: 503). Başlıca eserleri şunlardır: Deliliğin Tarihi (1967), Kliniğin Doğuşu (1973), Kelimeler ve Şeyler (1973), Bilgini Arkeolojisi (1972), Hapishanenin Doğuşu: Disiplin ve Ceza (1977).

Jean Baudrillard - Sosyolojik Yaklaşımı

Jean Baudrillard

“Simülasyon” terimi genellikle gerçek bir şeyin taklidi veya temsilini anlatmakta kullanılır. Radikal Fransız düşünür Baudrillard bu kavramı, günümüz dünyasının gerçek bir toplum olmadığını, bunun yerine sembol, gösterge ve imajların gerçek olanın yerini aldığı dolayısıyla içinde bulunduğumuz toplumun sanal bir gerçeklik olduğunu ifade ederken kullanmaktadır (Slattery, 2012).

Immanuel Wallerstein - Sosyolojik Yaklaşımı

Kısa Hayat Hikâyesi ve Eserleri

Afrika üzerine bir uzman olarak 1960’larda tanınan Immanuel Wallerstein’ın sosyolojiye en önemli katkısı Modern Dünya Sistemi’dir (The Modern World System - 1974). 28 Eylül 1930’da doğan Wallerstein, 1959’daki doktora dahil tüm derecelerini Columbia Üniversitesi’nden elde etti. Wallerstein, daha sonra Columbia’daki bir fakültede görev üstlendi; orada yıllarca ve Montreal, McGill Üniversitesinde beş yıl görevde kaldıktan sonra, Binghampton, State University of New York’da 1976’da seçkin bir sosyoloji profesörü oldu. 1975’de Modern Dünya Sistemi’nin ilk cildi için saygın Sorokin Ödülü ile ödüllendirildi. O zamandan itibaren konu hakkında çalışmaya devam etti ve içinde dünya sistemiyle ilgili çözümlemesini 1840’a kadar getirdiği iki ek cildin yanı sıra birtakım makaleler yayımladı. (Ritzer, 2012: 166). Üç ciltlik eserindeki her bir cildin ismi şu şekildedir:

28 Mart 2015 Cumartesi

Jürgen Habermas - Sosyolojik Yaklaşımı, Toplum Görüşü vb.

Kısa Hayat Hikâyesi ve Eserleri

1929 yılında Almanya’da doğan Habermas Göttingen, Bonn ve Marbung Üniversitelerinde ve ayrıca 1950’li yıllarda Frankfurt Okulu ve eleştirel teorinin merkezi olan Toplumsal Araştırmalar Enstitüsünde eğitim gördü. 1940’lar Almanya’sında yaşayan bir genç olarak Habermas Nuremberg Davaları ve Nazi vahşeti karşısında büyük bir dehşete kapıldı. Fakat o, neo-Marksizm, eleştirel teori ve radikal politikaya Theodor Adorno ve Frankfurt Okulu’nun diğer önde gelen üyelerinin yanında asistan olarak çalışırken yöneldi. Habermas 1960’ların radikal öğrencilerinin belirli ölçüde güçlü bir destekçisi oldu ve halen Amerika ve Avrupa’da birçok sol kanat sosyal ve entelektüel hareketle güçlü bağlarını sürdürmektedir. Eserleri şunlardır: Rasyonel Bir Topluma Doğru (1970), Bilgi ve İnsani İlgiler (1968), Meşruiyet Krizi (1973) ve İletişim ve Toplumun Evrimi (1979).

27 Mart 2015 Cuma

Postyapısalcılık, Postmodernizm ve Küreselleşme

Postyapısalcılık, Postmodernizm ve Küreselleşme

Postyapısalcılık

Bu başlık altında postyapısalcılıktan bahsetmeden önce yapısalcılığın ne anlama geldiği üzerinde durulması faydalı olacaktır. Yapısalcılık, açıkça yapılar üzerine odaklanmayı içerir ancak burada yapı ile kastedilen yapısal-işlevselcilerin ilgi gösterdikleri yapı ile aynı değildir. Onlar toplumsal yapılarla ilgilendikleri halde post yapısalcıların öncelikli ilgisi dilbilimsel yapılardır. Birçok toplum bilimcinin odak noktası Habermas’ın iletişimle ilgili eserlerinde ve bazı etnometodologların konuşma çözümlemelerinde olduğu gibi toplumsal yapıdan dile kaymıştır. Postyapısalcılığa geçişim tan ve net olarak ne zaman olduğuna dair kesin bir saptama yapmak mümkün olmamakla birlikte, Jacques Derrida’nın yapısalcıların, özellikle dilbilimsel dönüşü izleyenlerin ve insanları, dilin yapısı tarafından kısıtlanmış olarak görenlerine aksine, dili özneleri kısıtlamayan “yazı”ya indirgemesiyle postyapısalcılığa geçişin gerçekleştiği söylenebilir. Üstelik yapısalcılar dil sistemi içinde düzen ve istikrar görürken Derrida, dili, düzensiz ve istikrarsız olarak görür (Ritzer, 2012: 470-73).

21 Mart 2015 Cumartesi

Kadın Çalışmalarında Yöntem

Geleneksel bilim eleştirisi bilimsel çalışmaların tarihsel, kültürel ve toplumsal bağlamın dışında gelişmediğini ispatlamıştır. Feminist bilim eleştirisi buna dayanarak bir düşünce ve bilgi inşası olarak bilimin erkekler tarafından biçimlendirildiğini iddia etmiştir. Tarihsel dışlama günümüze kadar etkili olmuştur: en yüksek mevkiler büyük oranda erkeklerce işgal edilmiştir. Eril bir zihin çalışmasına dayanan bilimin inşası da bundan etkilenmiştir. Bilgi üretim sürecinde cinsiyet ayrımı ve cinsiyetler arası iktidar düzeni yeniden üretilir: kadınlar ve onların çalışmaları, tarihleri ve yaşam biçimleri görünmezliğe mahkum edilmiştir; zira kültürel değerlerin onayına dayanan bilim ilk önce eril, daha sonra da evrensel olarak kabul edilmiştir (Richter, 2012: 208, 212).

15 Mart 2015 Pazar

Hegemonik Erkeklik

Hegemonik erkeklik kavramında “hegemonya” acımasız iktidar çekişmelerinin ötesine geçerek özel yaşamın ve kültürel süreçlerin örgütlenmesine sızan bir toplumsal güçler oyununda kazanılan toplumsal üstünlük anlamındadır. Bir erkekler grubunun silah zoruyla işsiz bırakma tehdidiyle başka bir grup üzerinde kurduğu üstünlük hegemonya değildir. Dinsel öğreti veya pratiğe, kitle iletişim içeriğine, ücret yapılarına, ev tasarımına, yardım/vergilendirme politikalarına vb. kök salan üstünlük hegemonyadır. Bununla beraber hegemonya mutlak kültürel egemenlik, seçeneklerin ortadan kaldırılması anlamına gelmez. Bir güçler dengesi içinde kazanılan üstünlük anlamına gelir. Öbür örüntüler veya gruplar kaldırılmak yerine ikincil konuma itilir. Diğer taraftan hegemonik erkeklik daima kadınlarla ilgili olduğu kadar, ikincil konuma itilmiş çeşitli erkeklik biçimleriyle ilgili olarak da inşa edilmektedir. Farklı erkeklik biçimleri arasındaki etkileşim, ataerkil bir toplumsal düzenin işleyiş biçiminin ayrılmaz bir parçasıdır. Hegemonik erkekliğin, kadınlara karşı özellikle tehditkar olması anlamına gelmemekle beraber sadece kadınlarla değil tabi kılınmış erkekliklerle de ilişkili olduğunu belirtmek gerekir (Connell, 1998: 245-49).

Ataerkillik ve Türkiye Örneği

En yaygın anlamda ataerkillik, kadınların, erkeklerin egemenliği ve baskısı altında olması şeklinde bir toplumsal düzenlemeyi ifade eder. Toplumsal yaşamın tüm safhalarında erkeklere ayrıcalık veren toplumsal cinsiyet baskısının bu kalıbı, toplumun örgütlenişi içine en derin ve en yaygın biçimlerde yerleşmiştir. Ataerkillik, başka bir dizi etmenin – biyoloji, toplumsallaşma, cinsiyet rolü ya da sınıf sistemi – amaçlanmamış veya ikincil sonucu değildir. O, güçlü ve kasıtlı niyet tarafından sürdürülen öncelikli bir iktidar düzenlemesidir (Ritzer, 2012: 339).

28 Ocak 2015 Çarşamba

The Matrix (1999) Üzerine

2015 yılında yazdığım bu giriş yazısını 2020'ye gelmemize rağmen henüz genişletemedim. Bu bir giriş yazısıdır. Çok daha detaylısını daha derin bakış açısı olacak şekilde 2020 bitmeden yazacağım.

1) Öncelikle, Matrix gibi, Yunan mitolojisinden Aydınlanma Çağına, oradan Baudrillard’a, oradan Hristiyan dünyasının öğretilerine oradan da türlü türlü farklı derinliklere açılan ve tonlarca felsefi öğe ve anlam barındıran bir film hakkında yazmak tam doğru tabirle her baba yiğidin harcı değildir. Dolayısıyla Matrix üzerine yazacağım şeylerde birçok eksik ve hata olacağını şimdiden belirtmek isterim. 2) Matrix’i lütfen sıradan bir bilim-kurgu veya içinde her robot, dövüş vb. unsur geçen herhangi bir filme karıştırmayınız. Özellikle Equilibrium – İsyan (2002) filmiyle Matrix’i benzetenler vardır ki alakası yok. İyi ki o filmde de pelerinli, siyah renkte giyen adamlar var. Elbette, Dark City – Karanlık Şehir (1998) ve 13th Floor – 13. Kat (1999) ile Matrix arası içerik benzeşmeleri var ama alakasız tonlarca film için bu benzerliği kurmayınız lütfen. 3) Matrix hakkında birçok yazı bulunabilir ve her birinde öğrenilecek çok şey var, bu bakımdan filmi hakkıyla anlayanlarla tartışmak sizin (aynı zamanda benim) görmediklerinizi ve öğrenmenizi sağlar. 4) Son olarak bu yazı, filmde yer alan bazı noktaların daha iyi anlaşılması adına bir yazıdır. Matrix için kapsamlı bir yazı yazmak, her şeyi açıklamak tek bir insanın bolca zaman ayırması gereken bir uğraştır. Ben sadece birkaç noktayı belirteceğim. Hiç abartmadan söylüyorum her sahne, her dekor, sahnelerdeki her nesne, her diyalog, diyalog içindeki her cümle ve seçilen kelimeler dahi ayrı ayrı bir anlama ve toplamda birkaç başlık altında toplayabileceğimiz felsefi doktrinlere çıkmaktadır. Bu bakımdan, bu yazı filmi anlamak adına bir giriş yazısıdır.

Fenomenoloji (Husserl & Schutz) - Sosyolojik Yaklaşım, Temel Varsayımlar, Toplum Görüşü, Metodoloji

Kökenleri

Leipzig ve Berlin Üniversitelerinde okuyan ve matematik eğitimi alan Alman filozof Edmund Husserl (1859-1938) fenomenoloji kavramını ilk kullanan kişidir. Yahudi kökenli olması nedeniyle Nazilerden çok çeken Husserl, 20. yüzyılın başındaki I. Dünya Savaşı ve faşizmin yükselişi gibi olaylardan etkilenmiş ve bu nedenle olayların temeline inme arzusu duymuştur. Temel çalışmaları şunlardır (Slattery, 2012: 230):

Harold Garfinkel - Sosyolojik Yaklaşımı, Temel Varsayımları, Metodolojisi

Kısa Hayat Hikâyesi ve Eserleri

Garfinkel (1917-2011) Newark, New Jersey’de doğdu. Newark Üniversitesi’nde işletme dersleri aldı. II. Dünya Savaşı’nın bitimiyle askerlik görevini tamamlamasının ardından Harvard’a gitti ve Talcott Parsons ile birlikte çalıştı. Parsons soyut kategorilerin ve genellemelerin önemini vurguladığı halde Garfinkel ayrıntılı betimlemeye ilgi gösterdi. Parsons’ın 1937’de yayımlanan Toplumsal Eylemin Yapısı adlı eserinden etkilenmiştir (Ritzer, 2012: 252). Harvard’da Parsonscu kuramın etkisinde kalmasına ek olarak Garfinkel bir yandan da fenomenolojist Schutz ile birlikte çalışmıştır (Poloma, 2012: 251). Garfinkel ünlü çalışması olan Studies in Ethnomethodology (Etnometodolojide Araştırmalar) 1967 yılında yayımlanmıştır. Söz konusu çalışma Schutz’a göndermeler içermektedir ve aşağıda değinileceği üzere Garfinkel, Schutz’a birçok şey borçludur. Garfinkel, toplumsal düzeni sorgulama yasağını yıkarak, etkileşim durumunda iş gören sorgusuz sualsiz kabulleri ya da efsaneleri örtüsünü açarak göz önüne sermek ister (Wallace ve Wolf, 2013: 358).

27 Ocak 2015 Salı

James Coleman - Sosyolojik Yaklaşımı

Kısa Hayat Hikâyesi ve Eserleri

Coleman, adı Chicago Üniversitesi’yle birlikte anılan, çok saygın bir Amerikalı sosyolog, üretken bir yazar ve çeşitli monograflar ile bilimsel tebliğlerin ortak yazarıdır. 1991-1992 yıllarında Amerikan Sosyoloji Derneği’nin başkanlığını da yapmıştır. Coleman, bilhassa Amerika’da, kendi kuşağının sosyologları arasında sıra dışı bir isimdi; ampirik araştırmalar yapmada ve formel kuramlar oluşturmada aynı derecede başarılıydı. İlgi alanları gerçekten çok çeşitliydi. Nitekim onun çalışmalarında yer alan başlıca temalar arasında şunları sayabiliriz:

Dorothy E. Smith - Hayatı, Eserleri, Sosyolojik Yaklaşımı, Toplum Görüşü vb.

Kısa Hayat Hikâyesi ve Eserleri

            İngiltere’de 1926’da doğmuş olan Smith, London School of Economics’e girmeden önce sekreter olarak çalışmış; orada 1955’te lisans derecesini almıştır. Kısa bir süre sonra Birleşik Devletler’e geçmiş, Berkeley, University of California’da 1963’de sosyolojide doktora derecesi almış, 1964 ve 1966 yıllarında orada dersler vermiştir. Diğer akademik görevleri İngiltere’de University of Essex, Kanada’da University of British Columbia ve University of Toronto’da olup, 1977’den beri bu sonuncusunda Ontario Institute for Studies in Education’ın Eğitim Sosyolojisi Bölümü’nde profesörlük düzeyinde çalışmaktadır (Wallace ve Wolf, 2013: 389). Eserleri şunlardır:

Frederick Jameson - Sosyolojik Yaklaşımı

Kısa Hayat Hikâyesi ve Temel Sosyolojik Yaklaşımı

Amerika’ da doğmasına rağmen Almanya’nın Münih ve Berlin şehirlerinde üniversite okumuş ve doktorasını Yale Üniversitesi’nde varoluşçuluğun ve Varoluşçu Marxizm’in  en önemli mimarlarından Jean Paul Sartre üzerine yapmıştır.

Daniel Bell - Hayatı, Eserleri, Sosyolojik Yaklaşımı, Toplum Görüşü vb.

Kısa Hayat Hikâyesi ve Eserleri

1919’da New York’ta doğan Bell eğitimini New York City College ve Kolombiya Üniversitesinde tamamlamıştır. Bell, Chicago Üniversitesinde asistan olarak başladığı akademik kariyerini, önce Kolombiya (1969-80), ardından Harvard Üniversitesinde sosyal bilimler öğretim üyesi ve profesörü olarak devam ettirmiştir (Slattery, 2012: 461). Eserleri şunlardır:

26 Ocak 2015 Pazartesi

Ulrich Beck - Sosyolojik Yaklaşımı

Temel Sosyolojik Yaklaşımı

Farklı yazarlar risk kavramını post-modern toplumun tanımlayıcı özelliği olarak kullanmayan ve bu çerçevede bir sosyal ve siyasal değişme teorisi geliştirmeye çalışmışlardır. Beck’in en ünlü yayını Risk Toplumu: Yeni Bir Moderniteye Doğru Sovyetler Birliğindeki Çernobil felaketinden hemen sonra 1986’da yayımlanmıştır (Slattery, 2012: 454). Ulrich Beck’in risk tezi ve onun “post-modern toplum bir risk toplumudur” düşüncesi günümüzde toplumun doğasıyla ilgili ve ona temel teşkil eden kültür konusundaki tartışmalara önemli bir katkı sağlamıştır (Slattery, 2012: 458).