Kısa
Hayat Hikâyesi ve Eserleri
Garfinkel (1917-2011) Newark, New Jersey’de doğdu. Newark Üniversitesi’nde işletme dersleri aldı. II. Dünya Savaşı’nın bitimiyle askerlik görevini tamamlamasının ardından Harvard’a gitti ve Talcott Parsons ile birlikte çalıştı. Parsons soyut kategorilerin ve genellemelerin önemini vurguladığı halde Garfinkel ayrıntılı betimlemeye ilgi gösterdi. Parsons’ın 1937’de yayımlanan Toplumsal Eylemin Yapısı adlı eserinden etkilenmiştir (Ritzer, 2012: 252). Harvard’da Parsonscu kuramın etkisinde kalmasına ek olarak Garfinkel bir yandan da fenomenolojist Schutz ile birlikte çalışmıştır (Poloma, 2012: 251). Garfinkel ünlü çalışması olan Studies in Ethnomethodology (Etnometodolojide Araştırmalar) 1967 yılında yayımlanmıştır. Söz konusu çalışma Schutz’a göndermeler içermektedir ve aşağıda değinileceği üzere Garfinkel, Schutz’a birçok şey borçludur. Garfinkel, toplumsal düzeni sorgulama yasağını yıkarak, etkileşim durumunda iş gören sorgusuz sualsiz kabulleri ya da efsaneleri örtüsünü açarak göz önüne sermek ister (Wallace ve Wolf, 2013: 358).
Parsons’ın öğrencisi
olan ve bununla beraber Alfred Schutz’un fenomenolojik düşüncelerinden büyük
ölçüde etkilenen Garfinkel, etnometodolojinin kurucusu olarak kabul edilir.
Gündelik hayatın ince ayrıntılarından büyülenen Garfinkel etnometodolojiyi
1967’de yayımladığı Studies in
Ethnomethodology adlı kitabıyla bağımsız ve bilinçli bir girişim olarak
başlatmıştır (Slattery, 2012: 223).
Temel
Sosyolojik Yaklaşımı ve Toplum Görüşü
Ritzer (2012: 250)
etnometodoloji teriminin Grek kökleri dikkate alındığında o, insanların
gündelik yaşamlarını sürdürürken günlük olarak kullandıkları yöntemler anlamına
geldiğini belirtmektedir. Etnometodoloji, toplumun sıradan üyelerinin
kendilerini, içinde buldukları durumları anlamlandırmalarına, bu durumların
içinde kendilerine çözümler üretmelerine ve bu durumlara göre hareket
etmelerine aracılık eden sağduyuya dayalı bilgi bütününün ve prosedürler ve
dikkate alışlar dizisinin araştırılmasıdır (Heritage, 1984: 4’den akt. Ritzer,
2012: 250). “Etno” kelime kökü olarak halk anlamına gelirken, “metod” bilgiyi
oluşturan yöntem demektir. Etnometodoloji, toplum üyelerinin toplumları
hakkındaki bilgilerine ulaşmanın yolunu araştırmaktadır. Genel olarak formüle
etmek gerekirse söz konusu olan, toplum üyelerinin günlük yaşamlarını organize
etme ve günlük yaşam dünyalarını inşa etme yöntemlerini bulmaktır (Richter,
2012: 186). “Ethno” bir üyenin, toplumu hakkında sahip olduğu, herhangi bir
konuda sağduyuya dayalı bilgisini ifade etmektedir. Böylece terimin “ethno”
kısmı, bir grubun üyeleri ya da halk veya insanlar olarak tercüme edilecek
olursa; bu terim, üyelerin kendi toplumsal dünyalarını anlamaktaki yöntemleri
olarak ifade edilebilir. Etnometodoloji, insanların günlük etkinliklerine
verdikleri anlam ile ilgilidir. Schutz’un görülen fakat önemsenmeyen temel
deneyimlerin ya da alışılagelmiş, kanıksanmış dünyanın varlığı ile ilgili
çalışmaları etnometodolojinin köşe taşıdır. Garfinkel’in amacı, her günkü
durumların sağduyuya dayalı anlamına varmak için, onlara problematik olarak
bakmaktır. Bu bağlamda, etnometodologlar insanların toplumsal durumlardan anlam
çıkarmakta kullandıkları yorumlarla ilgilenirler. Etnometodologlar, insanların,
davranışla ilgili olarak ve bir etkileşim durumunu yorumlamakta ve anlamlı
kılmakta kullandıkları, olduğu gibi kabul edilmiş olan bazı kuralları nasıl bir
süreçle edindiklerini inceler. Etnometodoloji için yorum sürecinin kendisi
araştırılması gereken bir husustur. Onlar, norm ve değerlerin kaynağından
ziyade insanların birbirleri ile etkileşimleri ve birbirlerine, normlar ve
değerlere göre hareket ettiklerini ispatlamaları süreci ile ilgilidirler (Wallace
ve Wolf, 2013: 358, 362-64).
Etnometodoloji terimi
insanların etraflarındaki dünyayı anlamak için kullandıkları metotları anlatır.
O gündelik hayatın, insanların gündelik işlerini sürdürmekte kullandıkları
rutinler ve kuralların, dostlar veya aile, iş arkadaşları veya müşteriler,
yabancılar veya tanıdıklar olarak diğer insanlarla alışverişleri ve
ilişkilerinde kullandıkları normlar ve değerlerin araştırılmasıdır.
Etnometodoloji genellikle yorumcu sosyoloji geleneğinin bir parçası olarak
görülür. Bu yaklaşım fenomenolojinin toplumların sadece üyeleri tarafından
algılandıkları sürece var oldukları kabulünden hareket eder. Garfinkel’in temel
amacı Alfred Schutz’un ve fenomenolojinin fikirlerini uygulamak ve bir gündelik
hayatın sosyolojisi geliştirmektir. Sosyolojik araştırmanın temel nesnesi,
Garfinkel’e göre, gündelik hayatın metodik karakteri, insanların gündelik
hayatı etraflarındaki süreçleri sınıflandırarak ve tipleştirerek ve varsayılan
ortak anlayışlar ve bilgiler altında tasvir ederek anlama biçimleridir.
Etnometodolojiye göre, geleneksel sosyologlar, toplumsal dünyayı üyelerin bakış
açısından görmeye veya onların gerçekte nasıl davrandıklarını anlamaya çalışmaktan
çok, kendi toplumsal hayat anlayışları ve yorumlarını toplumsal dünyaya empoze
etmeye çalıştılar. Bu yüzden onların algıları çarpıtılmış ve yanlı olma
eğilimindedir. Etnometodolojinin araştırma nesnesi sokaktaki insanın gündelik
etkinlikleridir (Slattery, 2012: 223, 225-26).
Etnometodoloji,
toplumsal dünyalarında insanların günlük hayatta karşılaştıkları deneyimleri
nasıl anlamlandırdıklarının ampirik olarak incelenmesidir. Etnometodologlar,
düzenin kendi başına bir gerçekliği olduğu fikrine karşıdırlar. Onlar daha çok
düzenin ortam içinde bulunanlar tarafından o ortama mâl edildiğini önerirler.
Dolayısıyla insanlar, karşılaştıkları durum veya eylem ne olursa olsun
anlamlandırmaya çalışırlar (Poloma, 2012: 249, 253).
Garfinkel,
gündelik hayat ve etkileşimde bireylerin özellikle sohbetlerinde ve
etkileşimlerinde olmak üzere sosyal gerçekliği nasıl rasyonelleştirdiği ya da
nasıl anlamlı kıldığı ile ilgilenmiştir. Bu tür bir yaklaşım radikal şekilde
geleneksel sosyolojiden farklıdır. Geleneksel sosyoloji, gerçeklik hakkındaki
önceden belirlenmiş kavramlar ve tanımların deneysel verilere uygulanmasını
içermektedir. Buna karşın etnometodoloji bireylerin sosyal etkileşimde sosyal
gerçekliği yaratma şekliyle ilgilenmektedir (Kinloch, 2014: 265).
Bu
bağlamda etnometodoloji üyelerin bulundukları toplumu anlama, anlamlandırma,
yorumlama ve tanımlama süreçlerine odaklanır ve bu süreç içinde günlük hayatta
gerçekleşen pratik ve rutinlere ilgi gösterir. Her insan gün içerisinde birçok
rutini yerine getirirken birtakım eylemleri, diyalogları ve davranışlarını
sorgulamadan neredeyse alışkanlık haline gelmiş şekilde gerçekleştirir. Bir
öğretmenin sınıfa girdiğinde ne yapacağı (ders anlatması, kürsüye çıkması vb.)
veya öğrencinin okulda yapacakları, trafikte seyir halinde sürücülerin hal ve
hareketleri vb. örneklerde olduğu gibi birçok farklı durum ve ortamda insanlar
gerçekleştirdikleri eylemleri ve rutinleri sorgulamazlar. Bunlar alışılagelmiş,
sıradanlaşmıştır. Etnometodoloji, bu süregelen ve rutinlerin yaşandığı günlük
hayatın pratiklerindeki düzeni anlamak için bu sıradanlığı bozacak deneylerle
normalin dışına çıkar. Yani alışık olduğumuz ve durum ve ortama göre insanların
birbirinden beklediği hareketlerin, davranışların aksine daha önce alışılmamış
eylemlerle normal olarak tanımlananın dışına çıkarak bir düzen olduğunu
göstermek ister.
Etnometodoloji,
Durkheim veya Weber’in ortaya koyduğu makro kuramlardan farklıdır. Kaldı ki o,
kuramdan ziyade bir bakış açısıdır ve bu yönüyle de sembolik etkileşimcilikle
benzerlik gösterir. Geleneksel sosyolojinin sosyal düzeni bireyden ayrı kendine
ait bir varlık olarak görmesine rağmen etnometodoloji sosyal düzenin her gün
insanlar tarafından yeniden yaratıldığını belirtir. Ayrıca geleneksel
sosyolojideki toplum tarafından biçimlendirilen insan tanımlaması yerine,
etnometodoloji insanın toplumsal norm ve kuralların bir kalıp içine soktuğu bir
varlık olmadığı aksine rasyonel bir varlık olduğunu belirtir. Ancak buradaki
rasyonellik rasyonel tercih kuramındaki gibi bir yaklaşımı değil daha çok
gündelik hayatta birçok pratiği yerine getiren ve bu çerçevede duruma göre tercihte
bulunmayı kastetmektedir.
Temel Varsayımlar
Garfinkel,
toplumun sıradan üyelerinin gerçekliği yorumlama çabalarının yanı sıra, bu
gerçekliği her gün yaratma kapasitesine sahip olduklarını açıklamak için üç
temel kavram geliştirdi: dokümanter metot, refleksivite ve bağlama gönderimlilik
(indekssellik). Garfinkel dokümanter metot ile her gün gördüğümüz ve
yaşadığımız olağan dışı çeşitlilikte olgunun belirli temel kalıplarını
belirleme biçimimizi anlatır. Bu genel kalıpları yaşadığımız özel olayları
anlamakta kullanırız. Toplumsal hayat bu yüzden refleksiftir; her özel parça
daha genel bir temanın bir yansıması veya kanıtı, her yansıma veya kanıt da
genel temanın bir parçası olarak görülür. Son olarak, Garfinkel hiçbir sözcük
veya eylemin ilgili konuşma veya durumun yer aldığı bağlam dışında bir anlama
sahip olmadığını öne sürer. Örneğin bir hareket yanlış anlaşıldığında
düzeltilmek zorundadır (Slattery, 2012: 224).
Bağlama
gönderimlilik; bir cümlenin, hangi koşullar altında dile getirildiği dikkate
alınarak anlaşılabileceği anlamına gelmektedir. Bağlama gönderimli ifadelerde,
sonuçları hakkında kanaat sahibi olunmadan yahut kabuller olmadan duyanlar
tarafından anlaşılamayacak ifadeler kastedilir. Söz gelimi hayat hikâyesi,
biyografik durum, bir ifadeyi kullananın maksadı, ifadenin dile getirildiği
ortam, metnin ilişkisi veya konuşan ile dinleyen arasındaki irtibat hakkında
bilgi sahibi olmak gerekir (Richter, 2012: 187).
Garfinkel
ve çoğu etnometodolog için, dil ve bir etkinlik olarak konuşma sadece dünyayı
anlamakta değil, aynı zamanda onu yaratmakta da kullandığımız merkezi bir
araçtır. Sözcükler sadece olan şeyi ifade eden semboller değil, aynı zamanda
şeyleri yapmanın, toplumun işleyişinin temel araçlarıdır (Slattery, 2012: 225).
Etnometodologlar,
insanların günlük yaşamlarını nasıl (hangi yöntem yoluyla) anlamlandırdıkları
üzerinde dururlar. Etnometodologlar, insanların kendi gerçekliklerine düzen
veya şekil verme yoluyla ilgilenirler. Dil ve bu tür önemli sembollere verilen
anlamlar, öznel ifadelerin önemli bir kaynağıdır. Öznel ifadelendirmeler,
olayları günlük yaşam alanı içine yerleştirmede dizin olarak hizmet
görebilecek, bir oluşum, zaman ve mekânın kişi tarafından tanımlanmasıdır.
Bunun yanı sıra, kesin zaman bildiren cümleler nesnel ifadeler olarak
değerlendirilir ve bazı durumlarda (örneğin hastalardaki fiziksel
değişiklikleri gösteren kayıtlar) görülür. Bununla beraber sosyologlar eylemi
çözümlerken bu eylemin geniş bir bağlam içinde oluştuğunu unutmamalıdırlar. Her
eylem, başka bağlamlarda da izleri görülebilecek bir tarihe sahiptir. Bu,
kişilerin daha önce hiç katılmamış oldukları eylemleri için olduğu kadar,
tekrarlayan eylemleri için de geçerlidir. Örneğin bir jüri üyesi, daha önce
hiçbir jüride bulunmamasına rağmen, geçmiş deneyimlerini, davranışları
değerlendirmesinde kılavuz olarak kullanır (Poloma, 2012: 253-56).
Günlük
hayatta insanlar arası konuşmalar birçok muğlak ifade barındırır. Ancak
karşılıklı diyalog halindeyken karşımızdaki insan kısa ve tek bir cümle söylese
dahi, biz o cümleden anlamlar çıkarırız. Onun söylediği ifadeleri
değerlendirerek o anki durum, ortam ve şartlara göre ne anlatmak istediğini
anlarız. Karşımızdaki kişi uzun uzun anlatmak yerine tek ve genellikle muğlak
bir cümle kursa bile ifade etmek istediği birçok şey anlaşılır. Bunlar öznel
ifadelerdir. Örneğin bir arkadaşınıza “okul ne zaman başlıyor” sorusunu
sorduğunuzda, “birkaç hafta sonra” veya “yaklaşık bir ay sonra” gibi bir yanıt
alırsınız. Günlük hayatta öznel ifadeler içeren bu tarz konuşmalar gerçekleşir.
Hiç kimse “15 Eylül 2015 saat 10.00’da okul açılacak” diye bir cevap vermez.
Böyle nesnel ifadeler günlük hayatta bireyler arası pek kullanılmamaktadır.
Metodoloji
Etnometodolojinin
sosyolojik yaklaşımına göre toplumu anlamak için en doğru yol onun üyelerinden
bir bakış açısına sahip olmaktır. Bu nedenle kişinin bireysel yaşamı bağlamında
bir perspektife sahip olunması gerekir. Garfinkel’in kendisinin ve
öğrencilerinin gerçekleştirdikleri deneylerde gündelik rutinlerin dışına
çıkılarak düzenin bozulmasında ortaya çıkan şaşkınlığa yer verilmiştir. Bu
durum, farkında olmasak ve her gün birçok rutini gerçekleştirsek de tüm
bunların bir sosyal düzen içinde olduğunu bize göstermektedir. Garfinkel sosyal
düzenin var olduğunu ispatlamak için bozma deneyleri yaparak insanların her gün
gerek diyaloglarında, gerek davranış ve işlerindeki kalıplaşmış, alışılagelmiş
durumların dışında, daha önce görülmemiş davranış ve konuşmalara yer vermiştir.
Alışılmışın dışındaki bu davranış ve konuşmalar diğer insanlarca gariplikle
veya öfkeyle karşılanmıştır. Bu şekilde Garfinkel sosyal düzenin varlığını
ispat etmiştir.
Gündelik
hayat gerçekliği ve doğruluğu sorgulanmayan ortak bir kabuller ve anlayışlar
ağı üzerine kurulur. Bu kabulleri açığa çıkarmanın tek yolu, Garfinkel’e göre,
bir sosyolojik yöntem olarak provokasyona başvurmak, gündelik hayatın
normlarını metotlu ve bilinçli olarak bozacak ihlal deneyleri (bozma deneyleri)
yapmaktır. Yani, normal dışı davranmak ve gündelik hayatın temel sorgulanmayan
kabullerini anında gerçek halleriyle yüzeye çıkarmaktır. Örneğin Garfinkel,
gündelik hayatta rutinlerin önemini anlatmak için, öğrencilerinden kalabalık
bir otobüste yüksek sesle şarkı söyleyerek veya yaşlı bayanlar ve hamile
kadınları yerlerini kendilerine vermeye zorlayarak bu rutinleri bilinçli olarak
ihlal etmelerini istedi (Slattery, 2012: 226, 224).
Etnometodologlar
tarafından çözümlenmek üzere bilgi toplamada kullanılan çeşitli yöntemler açık
uçlu ya da derinlemesine mülakatı, katılımcı gözlemi, videoya kaydetmeyi,
belgesel yorumlama yöntemini ve etnometodologun bozma deneyleri (breaching
experiments) adını verdiği etnometodolojik deneyleri içerir. Etnometodologlar
için, bireyin günlük hayat durumlarına verdikleri anlamlar birinci derecede
önemlidir. Bunun için onları, öznel anlamı ifade edecek bilgiyi toplamanın
mükemmel bir yolu olarak, açık uçlu derinlemesine mülakatlar yaparken
görebiliriz (Wallace ve Wolf, 2013: 368).
Etnometodologlar
sosyoloji tarafından kullanılan tarama (survey) tekniğini sorgulamışlardır.
Sorguladıkları, araştırmacılar tarafından sıklıkla kullanılan tarama tekniğinde
gündelik yaşamın gerçekliğinin görmezden gelindiğidir. Sosyolojide pek
kullanılmayan ancak etnometodologların kabul ettikleri iki prosedür; katılımcı
gözlem ve yarı saha deneyleridir. Onların çabası, gündelik yaşamın yapımını,
sağduyu gerçekliğini doğru olarak yakalamak yönündedir (Poloma, 2012: 260).
Kaynaklar
Poloma, M. M. (2012). Çağdaş Sosyoloji Kuramları. (Çev. Hayriye Erbaş). (Beşinci Baskı). Ankara: Palme Yayıncılık. (Eserin orijinali 1982’de yayımlandı)
Ritzer, G. (2012). Modern Sosyoloji Kuramları. (Çev. Himmet Hülür). Ankara: De Ki Basım Yayın. (Eserin orijinali 2000’de yayımlandı)
Slattery, M. (2012). Sosyolojide Temel Fikirler. (Çev. Özlem Balkız, Gülhan Demiriz, Hacer Harlak, Cevdet Özdemir, Şebnem Özkan). (Beşinci Baskı). Ankara: Sentez Yayıncılık. (Eserin orijinali 1991’de yayımlandı)
Wallace, R. A. ve Wolf, A. (2013). Çağdaş Sosyoloji Kuramları: Klasik Geleneğin Genişletilmesi. (Çev. Leyle Elburuz, M. Rami Ayas). (Beşinci Baskı). Ankara: Doğubatı Yayınları
Richter, R. (2012). Sosyolojik Paradigmalar. (Çev. Necmeddin Doğan). (Birinci Baskı). Ankara: Küre Yayınları. (Eserin orijinali 2001’de yayımlandı)
Kinloch, G. C. (2014). Sosyolojik Teori: Gelişmesi ve Belli Başlı Paradigmalar. (Çev. Tülin Günşen İçli ve Dursun Ayan). (Birinci Baskı). Ankara: Birleşik Kitabevi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder