28 Ocak 2015 Çarşamba

Harold Garfinkel - Sosyolojik Yaklaşımı, Temel Varsayımları, Metodolojisi

Kısa Hayat Hikâyesi ve Eserleri

Garfinkel (1917-2011) Newark, New Jersey’de doğdu. Newark Üniversitesi’nde işletme dersleri aldı. II. Dünya Savaşı’nın bitimiyle askerlik görevini tamamlamasının ardından Harvard’a gitti ve Talcott Parsons ile birlikte çalıştı. Parsons soyut kategorilerin ve genellemelerin önemini vurguladığı halde Garfinkel ayrıntılı betimlemeye ilgi gösterdi. Parsons’ın 1937’de yayımlanan Toplumsal Eylemin Yapısı adlı eserinden etkilenmiştir (Ritzer, 2012: 252). Harvard’da Parsonscu kuramın etkisinde kalmasına ek olarak Garfinkel bir yandan da fenomenolojist Schutz ile birlikte çalışmıştır (Poloma, 2012: 251). Garfinkel ünlü çalışması olan Studies in Ethnomethodology (Etnometodolojide Araştırmalar) 1967 yılında yayımlanmıştır. Söz konusu çalışma Schutz’a göndermeler içermektedir ve aşağıda değinileceği üzere Garfinkel, Schutz’a birçok şey borçludur. Garfinkel, toplumsal düzeni sorgulama yasağını yıkarak, etkileşim durumunda iş gören sorgusuz sualsiz kabulleri ya da efsaneleri örtüsünü açarak göz önüne sermek ister (Wallace ve Wolf, 2013: 358).

Parsons’ın öğrencisi olan ve bununla beraber Alfred Schutz’un fenomenolojik düşüncelerinden büyük ölçüde etkilenen Garfinkel, etnometodolojinin kurucusu olarak kabul edilir. Gündelik hayatın ince ayrıntılarından büyülenen Garfinkel etnometodolojiyi 1967’de yayımladığı Studies in Ethnomethodology adlı kitabıyla bağımsız ve bilinçli bir girişim olarak başlatmıştır (Slattery, 2012: 223).

Temel Sosyolojik Yaklaşımı ve Toplum Görüşü

Ritzer (2012: 250) etnometodoloji teriminin Grek kökleri dikkate alındığında o, insanların gündelik yaşamlarını sürdürürken günlük olarak kullandıkları yöntemler anlamına geldiğini belirtmektedir. Etnometodoloji, toplumun sıradan üyelerinin kendilerini, içinde buldukları durumları anlamlandırmalarına, bu durumların içinde kendilerine çözümler üretmelerine ve bu durumlara göre hareket etmelerine aracılık eden sağduyuya dayalı bilgi bütününün ve prosedürler ve dikkate alışlar dizisinin araştırılmasıdır (Heritage, 1984: 4’den akt. Ritzer, 2012: 250). “Etno” kelime kökü olarak halk anlamına gelirken, “metod” bilgiyi oluşturan yöntem demektir. Etnometodoloji, toplum üyelerinin toplumları hakkındaki bilgilerine ulaşmanın yolunu araştırmaktadır. Genel olarak formüle etmek gerekirse söz konusu olan, toplum üyelerinin günlük yaşamlarını organize etme ve günlük yaşam dünyalarını inşa etme yöntemlerini bulmaktır (Richter, 2012: 186). “Ethno” bir üyenin, toplumu hakkında sahip olduğu, herhangi bir konuda sağduyuya dayalı bilgisini ifade etmektedir. Böylece terimin “ethno” kısmı, bir grubun üyeleri ya da halk veya insanlar olarak tercüme edilecek olursa; bu terim, üyelerin kendi toplumsal dünyalarını anlamaktaki yöntemleri olarak ifade edilebilir. Etnometodoloji, insanların günlük etkinliklerine verdikleri anlam ile ilgilidir. Schutz’un görülen fakat önemsenmeyen temel deneyimlerin ya da alışılagelmiş, kanıksanmış dünyanın varlığı ile ilgili çalışmaları etnometodolojinin köşe taşıdır. Garfinkel’in amacı, her günkü durumların sağduyuya dayalı anlamına varmak için, onlara problematik olarak bakmaktır. Bu bağlamda, etnometodologlar insanların toplumsal durumlardan anlam çıkarmakta kullandıkları yorumlarla ilgilenirler. Etnometodologlar, insanların, davranışla ilgili olarak ve bir etkileşim durumunu yorumlamakta ve anlamlı kılmakta kullandıkları, olduğu gibi kabul edilmiş olan bazı kuralları nasıl bir süreçle edindiklerini inceler. Etnometodoloji için yorum sürecinin kendisi araştırılması gereken bir husustur. Onlar, norm ve değerlerin kaynağından ziyade insanların birbirleri ile etkileşimleri ve birbirlerine, normlar ve değerlere göre hareket ettiklerini ispatlamaları süreci ile ilgilidirler (Wallace ve Wolf, 2013: 358, 362-64).

Etnometodoloji terimi insanların etraflarındaki dünyayı anlamak için kullandıkları metotları anlatır. O gündelik hayatın, insanların gündelik işlerini sürdürmekte kullandıkları rutinler ve kuralların, dostlar veya aile, iş arkadaşları veya müşteriler, yabancılar veya tanıdıklar olarak diğer insanlarla alışverişleri ve ilişkilerinde kullandıkları normlar ve değerlerin araştırılmasıdır. Etnometodoloji genellikle yorumcu sosyoloji geleneğinin bir parçası olarak görülür. Bu yaklaşım fenomenolojinin toplumların sadece üyeleri tarafından algılandıkları sürece var oldukları kabulünden hareket eder. Garfinkel’in temel amacı Alfred Schutz’un ve fenomenolojinin fikirlerini uygulamak ve bir gündelik hayatın sosyolojisi geliştirmektir. Sosyolojik araştırmanın temel nesnesi, Garfinkel’e göre, gündelik hayatın metodik karakteri, insanların gündelik hayatı etraflarındaki süreçleri sınıflandırarak ve tipleştirerek ve varsayılan ortak anlayışlar ve bilgiler altında tasvir ederek anlama biçimleridir. Etnometodolojiye göre, geleneksel sosyologlar, toplumsal dünyayı üyelerin bakış açısından görmeye veya onların gerçekte nasıl davrandıklarını anlamaya çalışmaktan çok, kendi toplumsal hayat anlayışları ve yorumlarını toplumsal dünyaya empoze etmeye çalıştılar. Bu yüzden onların algıları çarpıtılmış ve yanlı olma eğilimindedir. Etnometodolojinin araştırma nesnesi sokaktaki insanın gündelik etkinlikleridir (Slattery, 2012: 223, 225-26).

Etnometodoloji, toplumsal dünyalarında insanların günlük hayatta karşılaştıkları deneyimleri nasıl anlamlandırdıklarının ampirik olarak incelenmesidir. Etnometodologlar, düzenin kendi başına bir gerçekliği olduğu fikrine karşıdırlar. Onlar daha çok düzenin ortam içinde bulunanlar tarafından o ortama mâl edildiğini önerirler. Dolayısıyla insanlar, karşılaştıkları durum veya eylem ne olursa olsun anlamlandırmaya çalışırlar (Poloma, 2012: 249, 253).

            Garfinkel, gündelik hayat ve etkileşimde bireylerin özellikle sohbetlerinde ve etkileşimlerinde olmak üzere sosyal gerçekliği nasıl rasyonelleştirdiği ya da nasıl anlamlı kıldığı ile ilgilenmiştir. Bu tür bir yaklaşım radikal şekilde geleneksel sosyolojiden farklıdır. Geleneksel sosyoloji, gerçeklik hakkındaki önceden belirlenmiş kavramlar ve tanımların deneysel verilere uygulanmasını içermektedir. Buna karşın etnometodoloji bireylerin sosyal etkileşimde sosyal gerçekliği yaratma şekliyle ilgilenmektedir (Kinloch, 2014: 265).

            Bu bağlamda etnometodoloji üyelerin bulundukları toplumu anlama, anlamlandırma, yorumlama ve tanımlama süreçlerine odaklanır ve bu süreç içinde günlük hayatta gerçekleşen pratik ve rutinlere ilgi gösterir. Her insan gün içerisinde birçok rutini yerine getirirken birtakım eylemleri, diyalogları ve davranışlarını sorgulamadan neredeyse alışkanlık haline gelmiş şekilde gerçekleştirir. Bir öğretmenin sınıfa girdiğinde ne yapacağı (ders anlatması, kürsüye çıkması vb.) veya öğrencinin okulda yapacakları, trafikte seyir halinde sürücülerin hal ve hareketleri vb. örneklerde olduğu gibi birçok farklı durum ve ortamda insanlar gerçekleştirdikleri eylemleri ve rutinleri sorgulamazlar. Bunlar alışılagelmiş, sıradanlaşmıştır. Etnometodoloji, bu süregelen ve rutinlerin yaşandığı günlük hayatın pratiklerindeki düzeni anlamak için bu sıradanlığı bozacak deneylerle normalin dışına çıkar. Yani alışık olduğumuz ve durum ve ortama göre insanların birbirinden beklediği hareketlerin, davranışların aksine daha önce alışılmamış eylemlerle normal olarak tanımlananın dışına çıkarak bir düzen olduğunu göstermek ister.

            Etnometodoloji, Durkheim veya Weber’in ortaya koyduğu makro kuramlardan farklıdır. Kaldı ki o, kuramdan ziyade bir bakış açısıdır ve bu yönüyle de sembolik etkileşimcilikle benzerlik gösterir. Geleneksel sosyolojinin sosyal düzeni bireyden ayrı kendine ait bir varlık olarak görmesine rağmen etnometodoloji sosyal düzenin her gün insanlar tarafından yeniden yaratıldığını belirtir. Ayrıca geleneksel sosyolojideki toplum tarafından biçimlendirilen insan tanımlaması yerine, etnometodoloji insanın toplumsal norm ve kuralların bir kalıp içine soktuğu bir varlık olmadığı aksine rasyonel bir varlık olduğunu belirtir. Ancak buradaki rasyonellik rasyonel tercih kuramındaki gibi bir yaklaşımı değil daha çok gündelik hayatta birçok pratiği yerine getiren ve bu çerçevede duruma göre tercihte bulunmayı kastetmektedir.

Temel Varsayımlar

            Garfinkel, toplumun sıradan üyelerinin gerçekliği yorumlama çabalarının yanı sıra, bu gerçekliği her gün yaratma kapasitesine sahip olduklarını açıklamak için üç temel kavram geliştirdi: dokümanter metot, refleksivite ve bağlama gönderimlilik (indekssellik). Garfinkel dokümanter metot ile her gün gördüğümüz ve yaşadığımız olağan dışı çeşitlilikte olgunun belirli temel kalıplarını belirleme biçimimizi anlatır. Bu genel kalıpları yaşadığımız özel olayları anlamakta kullanırız. Toplumsal hayat bu yüzden refleksiftir; her özel parça daha genel bir temanın bir yansıması veya kanıtı, her yansıma veya kanıt da genel temanın bir parçası olarak görülür. Son olarak, Garfinkel hiçbir sözcük veya eylemin ilgili konuşma veya durumun yer aldığı bağlam dışında bir anlama sahip olmadığını öne sürer. Örneğin bir hareket yanlış anlaşıldığında düzeltilmek zorundadır (Slattery, 2012: 224).

            Bağlama gönderimlilik; bir cümlenin, hangi koşullar altında dile getirildiği dikkate alınarak anlaşılabileceği anlamına gelmektedir. Bağlama gönderimli ifadelerde, sonuçları hakkında kanaat sahibi olunmadan yahut kabuller olmadan duyanlar tarafından anlaşılamayacak ifadeler kastedilir. Söz gelimi hayat hikâyesi, biyografik durum, bir ifadeyi kullananın maksadı, ifadenin dile getirildiği ortam, metnin ilişkisi veya konuşan ile dinleyen arasındaki irtibat hakkında bilgi sahibi olmak gerekir (Richter, 2012: 187).

            Garfinkel ve çoğu etnometodolog için, dil ve bir etkinlik olarak konuşma sadece dünyayı anlamakta değil, aynı zamanda onu yaratmakta da kullandığımız merkezi bir araçtır. Sözcükler sadece olan şeyi ifade eden semboller değil, aynı zamanda şeyleri yapmanın, toplumun işleyişinin temel araçlarıdır (Slattery, 2012: 225).

            Etnometodologlar, insanların günlük yaşamlarını nasıl (hangi yöntem yoluyla) anlamlandırdıkları üzerinde dururlar. Etnometodologlar, insanların kendi gerçekliklerine düzen veya şekil verme yoluyla ilgilenirler. Dil ve bu tür önemli sembollere verilen anlamlar, öznel ifadelerin önemli bir kaynağıdır. Öznel ifadelendirmeler, olayları günlük yaşam alanı içine yerleştirmede dizin olarak hizmet görebilecek, bir oluşum, zaman ve mekânın kişi tarafından tanımlanmasıdır. Bunun yanı sıra, kesin zaman bildiren cümleler nesnel ifadeler olarak değerlendirilir ve bazı durumlarda (örneğin hastalardaki fiziksel değişiklikleri gösteren kayıtlar) görülür. Bununla beraber sosyologlar eylemi çözümlerken bu eylemin geniş bir bağlam içinde oluştuğunu unutmamalıdırlar. Her eylem, başka bağlamlarda da izleri görülebilecek bir tarihe sahiptir. Bu, kişilerin daha önce hiç katılmamış oldukları eylemleri için olduğu kadar, tekrarlayan eylemleri için de geçerlidir. Örneğin bir jüri üyesi, daha önce hiçbir jüride bulunmamasına rağmen, geçmiş deneyimlerini, davranışları değerlendirmesinde kılavuz olarak kullanır (Poloma, 2012: 253-56).

            Günlük hayatta insanlar arası konuşmalar birçok muğlak ifade barındırır. Ancak karşılıklı diyalog halindeyken karşımızdaki insan kısa ve tek bir cümle söylese dahi, biz o cümleden anlamlar çıkarırız. Onun söylediği ifadeleri değerlendirerek o anki durum, ortam ve şartlara göre ne anlatmak istediğini anlarız. Karşımızdaki kişi uzun uzun anlatmak yerine tek ve genellikle muğlak bir cümle kursa bile ifade etmek istediği birçok şey anlaşılır. Bunlar öznel ifadelerdir. Örneğin bir arkadaşınıza “okul ne zaman başlıyor” sorusunu sorduğunuzda, “birkaç hafta sonra” veya “yaklaşık bir ay sonra” gibi bir yanıt alırsınız. Günlük hayatta öznel ifadeler içeren bu tarz konuşmalar gerçekleşir. Hiç kimse “15 Eylül 2015 saat 10.00’da okul açılacak” diye bir cevap vermez. Böyle nesnel ifadeler günlük hayatta bireyler arası pek kullanılmamaktadır.

Metodoloji

            Etnometodolojinin sosyolojik yaklaşımına göre toplumu anlamak için en doğru yol onun üyelerinden bir bakış açısına sahip olmaktır. Bu nedenle kişinin bireysel yaşamı bağlamında bir perspektife sahip olunması gerekir. Garfinkel’in kendisinin ve öğrencilerinin gerçekleştirdikleri deneylerde gündelik rutinlerin dışına çıkılarak düzenin bozulmasında ortaya çıkan şaşkınlığa yer verilmiştir. Bu durum, farkında olmasak ve her gün birçok rutini gerçekleştirsek de tüm bunların bir sosyal düzen içinde olduğunu bize göstermektedir. Garfinkel sosyal düzenin var olduğunu ispatlamak için bozma deneyleri yaparak insanların her gün gerek diyaloglarında, gerek davranış ve işlerindeki kalıplaşmış, alışılagelmiş durumların dışında, daha önce görülmemiş davranış ve konuşmalara yer vermiştir. Alışılmışın dışındaki bu davranış ve konuşmalar diğer insanlarca gariplikle veya öfkeyle karşılanmıştır. Bu şekilde Garfinkel sosyal düzenin varlığını ispat etmiştir.

            Gündelik hayat gerçekliği ve doğruluğu sorgulanmayan ortak bir kabuller ve anlayışlar ağı üzerine kurulur. Bu kabulleri açığa çıkarmanın tek yolu, Garfinkel’e göre, bir sosyolojik yöntem olarak provokasyona başvurmak, gündelik hayatın normlarını metotlu ve bilinçli olarak bozacak ihlal deneyleri (bozma deneyleri) yapmaktır. Yani, normal dışı davranmak ve gündelik hayatın temel sorgulanmayan kabullerini anında gerçek halleriyle yüzeye çıkarmaktır. Örneğin Garfinkel, gündelik hayatta rutinlerin önemini anlatmak için, öğrencilerinden kalabalık bir otobüste yüksek sesle şarkı söyleyerek veya yaşlı bayanlar ve hamile kadınları yerlerini kendilerine vermeye zorlayarak bu rutinleri bilinçli olarak ihlal etmelerini istedi (Slattery, 2012: 226, 224).

            Etnometodologlar tarafından çözümlenmek üzere bilgi toplamada kullanılan çeşitli yöntemler açık uçlu ya da derinlemesine mülakatı, katılımcı gözlemi, videoya kaydetmeyi, belgesel yorumlama yöntemini ve etnometodologun bozma deneyleri (breaching experiments) adını verdiği etnometodolojik deneyleri içerir. Etnometodologlar için, bireyin günlük hayat durumlarına verdikleri anlamlar birinci derecede önemlidir. Bunun için onları, öznel anlamı ifade edecek bilgiyi toplamanın mükemmel bir yolu olarak, açık uçlu derinlemesine mülakatlar yaparken görebiliriz (Wallace ve Wolf, 2013: 368).

            Etnometodologlar sosyoloji tarafından kullanılan tarama (survey) tekniğini sorgulamışlardır. Sorguladıkları, araştırmacılar tarafından sıklıkla kullanılan tarama tekniğinde gündelik yaşamın gerçekliğinin görmezden gelindiğidir. Sosyolojide pek kullanılmayan ancak etnometodologların kabul ettikleri iki prosedür; katılımcı gözlem ve yarı saha deneyleridir. Onların çabası, gündelik yaşamın yapımını, sağduyu gerçekliğini doğru olarak yakalamak yönündedir (Poloma, 2012: 260).

Kaynaklar

Poloma, M. M. (2012). Çağdaş Sosyoloji Kuramları. (Çev. Hayriye Erbaş). (Beşinci Baskı). Ankara: Palme Yayıncılık. (Eserin orijinali 1982’de yayımlandı)

Ritzer, G. (2012). Modern Sosyoloji Kuramları. (Çev. Himmet Hülür). Ankara: De Ki Basım Yayın. (Eserin orijinali 2000’de yayımlandı)

Slattery, M. (2012). Sosyolojide Temel Fikirler. (Çev. Özlem Balkız, Gülhan Demiriz, Hacer Harlak, Cevdet Özdemir, Şebnem Özkan). (Beşinci Baskı). Ankara: Sentez Yayıncılık. (Eserin orijinali 1991’de yayımlandı)

Wallace, R. A. ve Wolf, A. (2013). Çağdaş Sosyoloji Kuramları: Klasik Geleneğin Genişletilmesi. (Çev. Leyle Elburuz, M. Rami Ayas). (Beşinci Baskı). Ankara: Doğubatı Yayınları

Richter, R. (2012). Sosyolojik Paradigmalar. (Çev. Necmeddin Doğan). (Birinci Baskı). Ankara: Küre Yayınları. (Eserin orijinali 2001’de yayımlandı)

Kinloch, G. C. (2014). Sosyolojik Teori: Gelişmesi ve Belli Başlı Paradigmalar. (Çev. Tülin Günşen İçli ve Dursun Ayan). (Birinci Baskı). Ankara: Birleşik Kitabevi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder