21 Mart 2015 Cumartesi

Kadın Çalışmalarında Yöntem

Geleneksel bilim eleştirisi bilimsel çalışmaların tarihsel, kültürel ve toplumsal bağlamın dışında gelişmediğini ispatlamıştır. Feminist bilim eleştirisi buna dayanarak bir düşünce ve bilgi inşası olarak bilimin erkekler tarafından biçimlendirildiğini iddia etmiştir. Tarihsel dışlama günümüze kadar etkili olmuştur: en yüksek mevkiler büyük oranda erkeklerce işgal edilmiştir. Eril bir zihin çalışmasına dayanan bilimin inşası da bundan etkilenmiştir. Bilgi üretim sürecinde cinsiyet ayrımı ve cinsiyetler arası iktidar düzeni yeniden üretilir: kadınlar ve onların çalışmaları, tarihleri ve yaşam biçimleri görünmezliğe mahkum edilmiştir; zira kültürel değerlerin onayına dayanan bilim ilk önce eril, daha sonra da evrensel olarak kabul edilmiştir (Richter, 2012: 208, 212).

Geleneksel tarih yazımının erkeksi bir bakış tarafından şekillendirildiği bu nedenle de erkeğin görünür, kadının ise sanki yokmuş sayıldığı feministlerce dile getirilmektedir. Bunun nedeni kadının uzun bir dönem konum ve statüsünün erkekle olan ilişkisine göre belirlenmiş olmasıdır. Bu erkek koca olmak zorunda değildir, duruma göre baba veya erkek kardeş de olmaktadır. Kadın tarihsel anlamda bağımsız olamamış, erkeğin egemenliği altında ona tabi ve esir konumunda kalmıştır. İtirazların esas noktası da tam burada başlamaktadır. Erkek egemen düzenin, ne dini öğretilerin ne de doğal bir durumun sonucu olmadığı kadının erkeğe tabi olmasının toplumsal, siyasal ve daha birçok faktörün neticesinde oluşturulduğu bu nedenle de bu düzenin değiştirilemez olmadığı savunulmaktadır.

Modern dönem, rasyonel zihniyetin hakim olduğu ve araç rasyonalite düşüncesi etrafında eldeki araçlardan amaca ulaşmaya çalışılan bunu yaparken de değer yargılarından arınmanın gerekliliğine vurgunun yapıldığı bir evredir. Böyle bir bilimsel yöntem yani araçların bir amacı gerçekleştirmek için kullanılması, duygu ve değerlerin amaca ulaşmada zararlı olduğunu savunmaktadır. Karşılaşılan sorunların her biri için rasyonel bir çözümün olduğu ve amaç rasyonalite yoluyla bu sorunların çözülebileceği düşünüldüğünden, değer yargıları ve duygusal etmenler çözümün gerçekleşmesinde negatif etkiye sahip olarak görülmüştür.

Pozitivist anlayış bireyin varlığını genelleştirildiği gibi onun duygu ve özne olarak mevcudiyetini de göz ardı etmektedir. Pozitivist sosyal bilim nesnelliğe vurgu yaparak değer yargılarından bağımsız şekilde bilimsel araştırmayı desteklemektedir. Modern toplum kendi sorunlarına rasyonel çözümler bulup, bu çözümleri evrensel saymaktadır. Ancak, kadının yerinin ne olduğu sorusunu soran feminist kadın araştırmacıları genelleştirme yapan pozitivist sosyal bilim anlayışı yerine eleştirel sosyal bilimi tercih etmektedir. Bunun nedeni birtakım itiraz noktaları etrafında kadının konumunun değiştirilmeye çalışılmasıdır.

Sosyoloji açısından ise temel sorun sosyolojinin ataerkil toplumun ürünü olması ve onu yansıtmasıdır. Kadınların değerini düşük gösteren aslında sosyolojik bilginin içeriği değil biçimidir; o neyin bilinmeye değer olduğu konusunda özcü bir erkek fikrine başvurur. Sosyoloji, en derindeki hareket noktaları, bilgi anlayışı ve neyin ampirik bilim olarak alınacağı konusundaki düşünceleri bakımından kadınları tanımayan cinsiyetçi bir etkinliktir. Bu bakımdan feministler sosyolojik bilimsel bilgi anlayışının erkek bir toplumsal ürün olduğunu öne sürdüler. Evrensel ve zorunlu olmaktan uzak olan bu bilgi anlayışı erkeklerin çıkarları ve ilgilerini yansıtmaktadır (Cuff, 2013: 421).

Feminist yaklaşımlarca sadece bilimsel düşünce modelleri değil aynı zamanda araştırma süreçlerinde kullanılan yöntemler de sorgulanmıştır. Sözde objektif nicel yöntemlere (standart hale getirilmiş anketler gibi) niteliksel yöntemler tercih edilir. Araştırılmamış olanı incelemek için, yapılmamış mülakatlar, kaynak araştırması veya katılımlı gözlem kullanılır. Belirli düzeyde araştırma yapıldıktan sonra, mesleki görevler, annelik veya feminizm gibi konularda zamansal bir karşılaştırma yapmak için nadir olarak nicel yöntemlere başvurulur (Richter, 2012: 213).

Kadın çalışmalarında yöntem olarak nitel araştırmalara ağırlık verilmesinin nedeni araştırılan ile araştırmacı arasın ilişkilerin ön plana çıkarılmasıdır. Olayları derinlemesine irdelemek için hem araştırıcı hem de araştırılan kadın olmalıdır. Anket gibi nicel yöntemler, belli formatlarda kalıp sorulara yanıtlar aradığından anketi cevaplayan kadının iç dünyasına yeterince inilmesini engellemektedir. Anket tekniğinde soruların bir erkek tarafından hazırlanması gibi durumlarda, erkek zihninin ürünü olan bu yöntem araştırılan kadına dair tam ve doğru bilgilerin alınmasının önüne geçmektedir. Yüzeysel ve eril bir zihniyetçe tasarlanan bu gibi nicel yöntemler araştırmalarda yetersiz kalmaktadır.

Kaynaklar

Richter, R. (2012). Sosyolojik Paradigmalar. (Çev. Necmeddin Doğan). (Birinci Baskı). Ankara: Küre Yayınları. (Eserin orijinali 2001’de yayımlandı)

Cuff, E. F., Sharrock, W. W. & Francis, D. W. (2013). Sosyolojide Perspektifler. (Çev. Ümit Tatlıcan). (Birinci Baskı). İstanbul: Say Sayınları (Eserin orijinali 1979’da yayımlandı. Çevirinin yapıldığı beşinci basımın yayım tarihi: 2006)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder