15 Mart 2015 Pazar

Hegemonik Erkeklik

Hegemonik erkeklik kavramında “hegemonya” acımasız iktidar çekişmelerinin ötesine geçerek özel yaşamın ve kültürel süreçlerin örgütlenmesine sızan bir toplumsal güçler oyununda kazanılan toplumsal üstünlük anlamındadır. Bir erkekler grubunun silah zoruyla işsiz bırakma tehdidiyle başka bir grup üzerinde kurduğu üstünlük hegemonya değildir. Dinsel öğreti veya pratiğe, kitle iletişim içeriğine, ücret yapılarına, ev tasarımına, yardım/vergilendirme politikalarına vb. kök salan üstünlük hegemonyadır. Bununla beraber hegemonya mutlak kültürel egemenlik, seçeneklerin ortadan kaldırılması anlamına gelmez. Bir güçler dengesi içinde kazanılan üstünlük anlamına gelir. Öbür örüntüler veya gruplar kaldırılmak yerine ikincil konuma itilir. Diğer taraftan hegemonik erkeklik daima kadınlarla ilgili olduğu kadar, ikincil konuma itilmiş çeşitli erkeklik biçimleriyle ilgili olarak da inşa edilmektedir. Farklı erkeklik biçimleri arasındaki etkileşim, ataerkil bir toplumsal düzenin işleyiş biçiminin ayrılmaz bir parçasıdır. Hegemonik erkekliğin, kadınlara karşı özellikle tehditkar olması anlamına gelmemekle beraber sadece kadınlarla değil tabi kılınmış erkekliklerle de ilişkili olduğunu belirtmek gerekir (Connell, 1998: 245-49).

Connell çalışmalarında farklı erkeklikleri ortak paydada toplayan şeyin kadınlar üzerinde sağlanan iktidar (kadınların baskı altında tutulup bağımlı kılınması) olduğunu söyleyen hegemonik erkeklik kavramını geliştirdi. Hegemonik erkeklik, en genel anlamıyla, iktidarı elinde tutan erkeklerin sahip olduğu erkeklik değer ve yapılarının toplumun geri kalanına, erkeklere ve kadınlara, farklı biçimde özendirilerek, zorlanarak, dışlanarak ya da paylaşılarak kabul ettirilmesini sağlayan bir düzenin adıdır. Hegemonik erkeklik düzeni farklı sınıf, etnik ve sosyal/kültürel gruplara mensup erkeklerin egemen erkeklik değerlerini ortak olarak benimsemelerine yol açar ve bu sayede oluşan hegemonik ilişkiler içinde eril tahakküm olanaklı hale gelir.[1]

Buradaki hegemonya kavramı Gramsci’den alınmıştır. Onun kültür ve ideolojiye, kitle devrimine vurgusu, en iyi şekilde ilk kez Grekler döneminde kullanılan ve bir devlet ya da yöneticinin bir başkasının hakimiyeti altına alınmasını anlatan hegemonya kavramı temelinde ifade edilebilir: Gramsci bu kavramı, daha sonra, bir sosyal sınıfın bir başka sosyal sınıf üzerindeki hakimiyetini, onun kendi dünya görüşünü, ideolojisini kısmen zorla ancak büyük ölçüde ikna yoluyla veya en azından kabullendirerek empoze etme yeteneğini anlatacak biçimde genişletir (Slattery, 2012: 240-41). “Hegemonik erkeklik” sadece erkeklerin kadınlar üzerindeki hakim imajlarının analizini değil, aynı zamanda erkek kalıp yargısına göre yaşamayı başaramayan -genç, işsiz ve özellikle eşcinsel- erkeklerin toplumun dışına nasıl itildikleri ve sindirildiklerini gösteren bir kavramdır (Slattery, 2012: 347).

Bu bağlamda, erkek ve kadın arasındaki hegemonik ilişkinin gündelik yaşam pratiğinde ve sosyal hayatın farklı alanlarında kendini gösteren kültürel bir içerikte, erkeğin kadına karşı üstünlük sağladığı anlamına geldiği görülmektedir. Toplumsal hayatta kadın, erkek egemen bir ideoloji içinde yaşamaktadır. Erkeğin böyle bir düzende yaşaması kadının erkeğe tabi kılınmasıyla mümkün olmaktadır. Bu durum, kendi içinde üstün olan ve tabi olan şeklinde iki taraf oluşturmaktadır. Söz konusu üstünlük sadece toplumsal yaşamda değil siyasi ve ekonomik alanlar ile kültürel pratiklerde de görülmektedir.

Diğer taraftan hegemonik erkeklik sadece kadın ve erkeğin güç mücadelesinde erkeğin üstün gelmesini kapsamamaktadır. İkinci konuma itilen ve erkeklerin farklı sahalarda birbirlerine karşı giriştikleri mücadele de bir hegemonik ilişkidir. Bir grup erkeğin, genel eril kültürden farklı bir yaşam tarzı içinde bulunması veya hiyerarşik ilişkilerin bulunduğu örüntülerde erkekler arası tabi olma durumu meydana gelmektedir. Erkekler arası böyle bir durum olsa da kadınların kendi aralarında buna benzer bir kadınlık durumu söz konusu değildir. Bu durum, erkeklik sürecinde erkekler arası bir iktidar yarışının ve hegemonik bir ilişkinin kurulmasını ve bu iktidar ilişkisinin erkeklik sürecinin bir parçası olduğunu göstermektedir. Aksine kadınlar arasında böyle bir kurumsal iktidar ilişkisi bulunmamaktadır.

Erkeksilik araştırmalarında farklı erkek gruplarının birbirleri ile mücadelesine sözgelimi bir iş ortamında tecrübe ve kıdemlilerin daha genç erkeklere üstünlük kurması gibi konulara yer verilmiştir. Bu gibi çalışmalar, yukarıda değinildiği üzere belli kalıplar dahilinde yaşamayan erkeklerin ikincil konuma düşürülmelerinin de hegemonik erkeklik kavramının bir parçası olduğunu göstermektedir. Bu durum, erkek olmanın diğer ifadeyle erkekleşme sürecinin birtakım kalıplar içinde toplumsallaşma ve kültürel değerler temelinde yürüdüğünün açık bir göstergesidir. Ancak, değişen koşullar, medyanın etkisi ve kadınların girişimleri neticesinde bu tarzda bir erkeklik anlayışı değişime uğramıştır. Günümüz erkeği, kadına bebek bakımı ve ev işleri gibi birtakım belli görevleri yüklememekte ve kendisi de böyle bir ayrıma dair uygulamaları terk etmektedir. Nitekim bu anlayış her toplumda yerleşmiş ve kadınların erkekler karşısında ikincil bir konuma atılmasını engelleyecek belli bir eşitlik seviyesine ulaşılmış değildir.

Bu kapsamda Connell (1998: 250-51) toplumsal iktidarın erkeklerin elinde toplanmasının, kadınların öbür kadınlar üzerinde kurumsallaşmış iktidar ilişkileri kurabilmeleri için sınırlı bir alan bıraktığını belirtir. Ayrıca öteki cinsiyet üzerinde egemenlik kurma etrafında hegemonik bir biçimin örgütlenmesinin kadınlığın toplumsal inşasında bulunmadığını da dile getirmektedir.

Kadınlığın inşasının kaçınamayacağı egemenlik yapısı, heteroseksüel erkeklerin küresel egemenliğinden başka bir şey değildir. Süreç bu egemenliğe boyun eğme ve direnme etrafında kutuplaşma eğilimini taşır. Tabi kılınmaya boyun eğme ve erkeklerin çıkar ve arzularına hizmet etme tanımlaması için Connell (1998: 251) “ön plana çıkarılmış kadınlık” ifadesini kullanmaktadır. Teknik beceriden çok toplumsallığın sergilenmesi, çocuk bakımı ve cinsel çekiciliğin sergilenmesi, işyerinde kadınlara roller biçilmesi gibi durumlarda kendini bulan örüntüler bu ifadenin bir parçasıdır.

Kaynaklar

Connell, R. W. (1998). Toplumsal Cinsiyet ve İktidar. (Çev. Cem Soydemir). Ayrıntı Yayınları

Slattery, M. (2012). Sosyolojide Temel Fikirler. (Çev. Özlem Balkız, Gülhan Demiriz, Hacer Harlak, Cevdet Özdemir, Şebnem Özkan). (Beşinci Baskı). Ankara: Sentez Yayıncılık. (Eserin orijinali 1991’de yayımlandı)

Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları (Açık Öğretim Fakültesi). (2013). (İkinci Baskı)



[1] Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları (Açık Öğretim Fakültesi Yayını No: 1309), s.173

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder