Kısa Hayat Hikâyesi ve Eserleri
1919’da New York’ta doğan Bell eğitimini New York City College ve Kolombiya Üniversitesinde tamamlamıştır. Bell, Chicago Üniversitesinde asistan olarak başladığı akademik kariyerini, önce Kolombiya (1969-80), ardından Harvard Üniversitesinde sosyal bilimler öğretim üyesi ve profesörü olarak devam ettirmiştir (Slattery, 2012: 461). Eserleri şunlardır:
· İdeolojinin Sonu (1960)
· 2000 Yılına Doğru (ed.) (1969)
· Sanayi Ötesi Toplumun Gelişi (The Coming of Post-Industrial Society) (1974)
· Kapitalizmin Kültürel Çelişkileri (Cultural Contradictions of Capitalism) (1976)
· Ekonomik Teoride Kriz (ortak-ed.) (1981)
Temel Sosyolojik Yaklaşımı
Onun sosyolojik çalışmalarında temel amaç kuramdan çok toplumsal çözümlemeye yöneliktir. Etzioni ve Mills gibi Bell de kendisini büyük ölçekli toplumsal sorunların üstesinden gelme eğiliminde olan uygun bir sosyolojiye adar. Bell’in sosyolojiye bu tür yaklaşımı toplumsal önkestirim (social forecasting) olarak adlandırılmaktadır. Toplumsal önkestirim, tahmin (prediction) şeklindeki sosyolojik uğraşıdan ayrıdır. Tahmin, olayların sonuçlarıyla (seçimleri kimin kazanacağı veya savaşı kimin kazanacağı gibi) uğraşır, fakat böyle bir tahmin formüle edilemez yani tahmin kurallar haline getirilemez, kurallaştırılamaz. Öte yandan toplumsal önkestirim, tarihsel eğilimler dizgesinin olasılıklarının ana hatlarını çıkarmaya çalışır (Poloma, 2012: 330).
Sanayi Ötesi Toplumun Gelişi adlı eserinde Bell, sanayi sonrası toplum olarak adlandırdığı ve sanayi toplumundan farklı özellikleri barındırdığını dile getirdiği toplumun özelliklerini açıklamaktadır. Onun hedefi bu toplumun unsurlarını belirlemek ve bu topluma dair çözümleme yapmaktır. Esasen sanayi sonrası dönemde topluma dair çözümlemeler II. Dünya Savaşı sonrasında birçok sosyolog tarafından yapılmıştır. Yaşanan teknolojik, siyasal, ekonomik ve toplumsal değişimler sanayi sonrası toplum olarak adlandırılan bir toplumun yeni ve kendine özgü özelliklerle ortaya çıktığını göstermektedir. Bell bu toplum yapısının ilk örneğinin ABD olduğunu belirterek sanayi sonrası toplum ile sanayi toplumunun farklarını ortaya koymuş ve toplumsal anlamda ileriye yönelik açıklamalarda bulunmuştur.
Temel Varsayımlar
- Endüstriyel açıdan – mal üretiminden hizmet ekonomisine geçiş
- Mesleki açıdan – mavi yakalı endüstriyel mesleklerden beyaz yakalı profesyonel ve teknik konumlara, işçi sınıfı ağırlıklı bir toplumdan daha orta sınıf bir topluma geçiş
- Politik açıdan – politikacılar ve işadamlarından oluşan geleneksel güç yapısına meydan okuyabilecek yeni bir bilgi sınıfının yaratılması
- Kültürel açıdan – ilerlemenin ve politika oluşturmanın asıl kaynağı olarak teorik bilginin merkezi konumu
- İdeolojik açıdan – teknolojinin kontörlü ve teknolojik değerlendirmeye dayalı bir gelecek yönelimi
Hizmet sektörünün gelişimi ve buna bağlı olarak profesyonel ve teknik mesleklerin oranında artış sanayi ötesi toplumun önemli bir özelliği olsa da, bu toplumun en ayırt edici özelliği üniversiteler, uzmanlık alanları ve idari teşkilatın gelişmesiyle kendini gösteren yeni bir intelicensiyanın, yeni bir bilgi sınıfının ortaya çıkışıdır. Bu yeni bilgi sınıfının yükselişi geleneksel güç ve ayrıcalıklar dengesinde önemli bir etkiye sahiptir. Yeni profesyonel ve teknik sınıflar servet ve mülkiyetten ziyade bilgi ve uzmanlığa dayalı yeni bir güç biçimini temsil ederler (Slattery, 2012: 463). Sanayi sonrası toplum giderek artan bir şekilde ülkenin eğitilmiş kesimine bağımlı hale gelmektedir. Bu yüzden, gelecek üzerine plan yapabilmek için bu bilgi sınıfı (knowledge class) ve iş dünyası içindeki dağılımının çözümlenmesi önemli olmaktadır (Poloma, 2012: 336).
Ekonomileştirme tarzı (The Economizing Mode) ve sosyolojileştirme tarzından (The Sociologizing Mode) bahseden Bell şu açıklamalarda bulunur: Ekonomileştirme tarzı: sanayileşmenin yükselişine kadar bir toplum için barışçıl araçlar kullanarak yaşam standardının ve refah düzeyinin yükseltmek imkansızdı. Ekonomik yaşam bir grubun kaybetmesi pahasına yağma, savaş ve zorla alı koyma gibi yollarla savaştan galip gelenin zenginliği elde ettiği, başka bir grubunda çoğunlukla kaybettiği ya hep ya hiç oyunudur (zero-sum game). Mühendislerin makineleri planlaması ve ekonomistlerin ürün randımanını sağlaması sonucu üretkenlik artışı sağlandı ve Bell’in ekonomileştirme dediği yeni yaşam tarzı ortaya çıktı. Ekonomileştirme tarzı, kıt kaynakların yarışan amaçlar arasından en uygun dağılımını simgeler. bu durum maksimizasyon ve en düşük maliyetlerle ilişkilidir. Ancak kaynak kıtlığının ve kirliğin çok belirgin olduğu dönemlerde bu ekonomileştirme tarzı ciddi sınırlamalarla karşı karşıya kalacaktır. Her şeyden önce bu tarzda iktisadi mallar dikkate alınır; güzel manzara, temiz hava, güneş ışığı, iş tatmini vb. faktörler göz ardı edilir. Hava ve su kirliliği gibi toplumsal maliyetler hesaba katılmaz. Bell, sanayi sonrası toplumda daha iyi bir hesaplama sistemi olarak hizmet edecek başka bir tarz; sosyolojileştirme tarzını önerir. Sosyolojileştirme tarzı: toplumun gereksinimlerini daha bilinçli bir şekilde değerlendirme ve bu değerlendirmenin açık kamu çıkarları kavramlaştırması temeline dayandırılması olarak tanımlanır (Poloma, 2012: 337-38).
Bu bağlamda, Bell’in kapitalist sistemde sürekli daha fazla kar amacı güden şirketlerin giderek toplumsal çıkarların önemi nedeniyle eskisi kadar kar hedeflemeyeceğini vurgular. Çünkü toplumsal sorunlar eskiye kıyasla giderek daha fazla gözle görülür hale gelmekte ve bu sorunların oluşturabilecekleri tehlikelerin boyutu artmaktadır. Sanayi sonrası toplumda kar amacı gütmeyen sosyal organizasyonların sayısı artacağı gibi hem şirketler hem de hükümetler artık ekonomileştirme tarzının konusu değil sosyolojileştirme tarzının konusu olacaktır. Bell, elbette şirketlerin kar etme hedefinden vazgeçecekleri gibi gerçek dışı bir varsayımda bulunmaz ancak onun iyimser bakış açısı şirketlerin nispeten basit bir şekilde daha fazla kar hedeflemeyeceği ve onların da toplumsal sorunların çözümü için sosyolojileştirme tarzının içinde olacağıdır. Çevresel kirlilik, su ve hava kirliliği, iş tatmini, azınlıklar çalışma sahaları ve hakları, istihdam problemleri gibi toplumsal sorunlar artık şirketlerin de toplum yararına çalışmasını gerektiren bazı konuları oluşturmaktadır. Sonuç olarak Bell, sanayi sonrası toplumda toplumsal sorunların öncelikle ele alınması gerektiğini ve bu nedenle de sanayi toplumunda benimsenen ekonomileştirme tarzının terk edilmesi gerektiğini ifade etmektedir.
Toplum Görüşü
Bell’e göre sanayi ötesi toplumun temel özelliği, bilimsel ve teknik bilginin merkezi rolü ve bu düşünce bilimlerinin sadece politik ve endüstriyel karar alma süreçlerini değil, aynı zamanda estetikten edebiyata kadar diğer büyün sosyal kültür alanlarını da kapsamlı olarak etkilemesi ve onlara nüfuz etmesidir (Slattery, 2012: 464).
Toplumun temel özelliğinin bilgi olması toplum içindeki güç yapısını da değiştirecektir. Eskiden olduğu gibi veraset yoluyla gücün aktarılması mümkün olmayacak uzmanlık bilgisi etrafında iktidar paylaşılacak ve bu durum yeni bir tabakalaşma sistemi doğuracaktır. Bu tabakalaşma içinde iktidarı elinde bulunduranlar uzmanlar ve bilim adamları olacaktır. Onların altında ise yarı teknik bilgiye sahip teknikerler gelecektir. Dolayısıyla bu durum bireysel anlamda gelişim gösteren, beşeri sermaye donanımı fazla olan ve teknik bilgi ve beceriye sahip kişilerin daha güçlü olacağı bir toplum tipine işaret etmektedir. Böyle bir toplumda üniversiteler ve araştırma merkezleri temel kurumlar olarak belirirken, bilim insanları ve araştırmacılar da egemen kesim olarak belirecektir.
Metodoloji
Kaynaklar
Poloma, M. M. (2012). Çağdaş Sosyoloji Kuramları. (Çev. Hayriye Erbaş). (Beşinci Baskı). Ankara: Palme Yayıncılık. (Eserin orijinali 1982’de yayımlandı), 170
Slattery, M. (2012). Sosyolojide Temel Fikirler. (Çev. Özlem Balkız, Gülhan Demiriz, Hacer Harlak, Cevdet Özdemir, Şebnem Özkan). (Beşinci Baskı). Ankara: Sentez Yayıncılık. (Eserin orijinali 1991’de yayımlandı)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder