Jean Baudrillard
“Simülasyon” terimi genellikle gerçek bir şeyin taklidi veya temsilini anlatmakta kullanılır. Radikal Fransız düşünür Baudrillard bu kavramı, günümüz dünyasının gerçek bir toplum olmadığını, bunun yerine sembol, gösterge ve imajların gerçek olanın yerini aldığı dolayısıyla içinde bulunduğumuz toplumun sanal bir gerçeklik olduğunu ifade ederken kullanmaktadır (Slattery, 2012).
Baudrillard, yaşadığımız post-modern dünyanın simülasyon tarafından belirlendiğini vurgulayarak, gerçeği gerçek olmayan şeylerden ayırt edemediğimiz bir duruma geldiğimizi belirtmektedir. Bunun oluşumunda en etkili faktör olarak başta TV olmak üzere kitlesel iletişim araçları gelmektedir. TV bizim yaşantımız içinde, bizim yaşamımızda TV’nin içinde yok olmaktadır. Böyle bir dünya Baudrillard’ın deyişle hiper gerçeklik olarak tanımlanır. Medya gerçeğin yansıtılması olmaktan çıkmış, gerçeğin kendisi olmuştur. Sonuçta gerçek olan ikincil hale gelir ve en sonunda tümüyle yok olur. Gerçek ile hayal artık ayırt edilemez (Ritzer, 2012). Televizyon ve tüketim kültürü, gerçek ve imgesel arasındaki sınırı silen bir simülasyon dünyasının yükselişine yol açan bir imaj ve gösterge bolluğu üretmektedir (Featherstone, 2013).
Bu bağlamda, Baudrillard’ın post-modern toplumlarda gösterge ve imgelerin gücü temelinde düşünceler geliştirdiğini görmekteyiz. Bu göstergeler hayatımıza o kadar çok girmiştir ki artık gerçeklik bu göstergeler olmuştur. Biz hayal ile gerçeği ayırt edemez duruma gelmiş bulunmaktayız. Baudrillard, televizyonun gerçeklik duygumuzu tehdit eden, onu yok eden imajlar ürettiğini belirtmektedir. Böyle bir simülasyon dünyasında tüketim de sembollerin ve göstergelerin tüketimi olmaktadır. Bireyler maddi ihtiyaç ve gereksinimlerin aksine arzuları doğrultusunda göstergeleri tüketmektedir. Bu tarz bir tüketim sonu olmayan bir tüketimdir. Doyumun gerçekleşmesinin her şeyi tüketmeye bağlı olması bireyi sonsuz tüketime sürüklemektedir.
Bireyler mal ve hizmetlerden ziyade semboller ve imajlar alıp satmaktadır. Bu bakımdan, gerçek maddi ihtiyaçları karşılamaktan ziyade ihtiyaç ve arzuların psikolojik doyumu sağlanmaya çalışılmaktadır. Klasik bir örnek olarak giyim, bireyi sıcak ve kuru tutmayı amaçlayan bir ihtiyaç olmak yerine en son tasarımcıların etiketlerine ulaşma arzusu şeklinde bir ihtiyaçtır. Dolayısıyla toplum içinde insanlar birbirlerini kişi olarak değil giydikleri elbiselerin etiketlerine göre değerlendirmektedir (Slattery, 2012).
Baudrillard’ın tüketim anlayışı sembollerin ve göstergelerin tüketimi üzerine kuruludur. Böylece tüketim klasik liberal ekonominin öngördüğü gibi gereksinimler üzerine kurulu bir süreç veya insanın biyolojik donanımından kaynaklı gereksinimler olarak görülmemektedir. Baudrillard’a göre tüketimin, malın alıcısının, satın aldığı malları sergileyerek bir kimlik duygusu oluşturduğu ve bu duygunun korunduğu bir süreç olarak kavramsallaştırılması gerekmektedir. Bu bakımdan, kimlik duygusu artık belirli bir ekonomik sınıf veya sosyal statü gurubuna üye olmakla veya doğrudan etnik köken, cinsiyet gibi unsurlar aracılığıyla insanlara kazandırılmamaktadır. Gittikçe daha çok insan kendi kimliğini kendisi oluşturmaktadır. Tüketim, kimliğin oluşturulmasında etkin bir rol oynamaktadır. Baudrillard tüketicilerin giyim, gıda, takı, mobilya veya eğlence tarzını kim olduklarını dışa vurmak için satın almadıklarını belirtilir. Aksine bireyler, kimlik duygularını bu satın aldıkları şeyler üzerinden oluşturmaktadır (Bocock, 2009).
Bu doğrultuda, bireylerin kim olmak istedikleri sorusu etrafında tüketim alışkanlıklarına sahip olduğunu görmekteyiz. Diğer bir ifadeyle birey, hangi kimliğe sahip olmak istiyorsa o kimliği oluşturacak şekilde tüketmektedir. Böylece birey kendisinin tükettikleriyle sembol ve göstergeleri paylaşmaktadır. Bu sayede benzer sembol ve göstergeleri paylaşan, aynı anlatım kodlarına sahip diğerleri için kişi kim olduğunu göstermektedir.
Baudrillard’ın yaklaşımında tüketim materyalist değildir. Çünkü tüketilenler nesneler değil düşüncelerdir. Tüketim kültürel göstergeler ve bunlar arasındaki ilişkilerle ilgilidir. Tüketim yapma beklentisi içinde olmanın, tüketim eyleminin kendisinden daha eğlenceli bir duygu olması sıklıkla birey tarafından tecrübe edilmektedir (Bocock, 2009).
Ritzer (2012) belirttiği üzere, Baudrillard iyimser olmayan ve felaketle sonuçlanan bir toplum geleceği görmektedir. Bu gelecek anlayışında Marx’ta olduğu gibi devrimci bir umut yoktur. Durkheim’ın umduğu gibi toplumu düzeltme olanağı da yoktur. Tam tersine simülasyonların, hiper gerçekliğin ve her şeyin anlaşılmaz bir kara delik içinde şiddetle çöküşünü görmekteyiz. Post-modern insan, Baudrillard’a göre değişmesinde bir katkısının olamayacağı ve gerçekte rol almak veya bizzat yaşamak yerine sadece izleyebileceği bir gerçek dışılıklar dünyasında yaşayan pasif ve hareketsiz bir varlıktır (Slattery, 2012).
Baudrillard, sıradan insanların gerçek ve hayal arasındaki çizgiyi ayırt edebilecek kapasiteye sahip olmalarını görmediği, televizyonu izlemeyerek, seyirciler ve tüketiciler olarak kolektif anlamda toplu hareketlerin yapılabileceğini bu sayede kontrolün kendilerinde olabileceğini belirtmediği, insanların daha dikkatli seçimler yapıp tercihlerde bulunarak ürünler üzerinde kendi taleplerine göre güç sahibi olabileceklerini varsaymadığı için eleştirilmektedir. Diğer bir eleştiri noktası ise gösterge tüketiminin olduğu bu post-modern toplumun tarihsel sürekliliğinin olmamasıdır. Yani böyle bir toplum yapısının geçmiş kökenlerinin ne olduğu belirtilmemiş, bağımsız bir evre gibi ele alınmıştır. Baudrillard’ın basitçe ortaya çıkamayacak böyle bir toplum yapısının oluşumu hakkında yeterince bilgi vermemesi ve tarihsel etkileri yadsıması eleştiri konusu olmaktadır.
Kaynaklar
Featherstone, M. (2013). Postmondernizm ve Tüketim Kültürü. (Çev. Mehmet Küçük). (Üçüncü Baskı). İstanbul: Ayrıntı Yayınları, (Eserin orijinali 1991’de yayımlandı), 104
Bocock, R. (2009). Tüketim. (Çev. İrem Kutluk). (3. Baskı). Ankara: Dost Kitabevi, (Eserin orijinali 2000’de yayımlandı), 74-75
Slattery, M. (2012). Sosyolojide Temel Fikirler. (Çev. Özlem Balkız, Gülhan Demiriz, Hacer Harlak, Cevdet Özdemir, Şebnem Özkan). (Beşinci Baskı). Ankara: Sentez Yayıncılık. (Eserin orijinali 1991’de yayımlandı), 470-75
Ritzer, G. (2012). Modern Sosyoloji Kuramları. (Çev. Himmet Hülür). Ankara: De Ki Basım Yayın. (Eserin orijinali 2000’de yayımlandı), 494-97
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder