28 Ocak 2015 Çarşamba

The Matrix (1999) Üzerine

2015 yılında yazdığım bu giriş yazısını 2020'ye gelmemize rağmen henüz genişletemedim. Bu bir giriş yazısıdır. Çok daha detaylısını daha derin bakış açısı olacak şekilde 2020 bitmeden yazacağım.

1) Öncelikle, Matrix gibi, Yunan mitolojisinden Aydınlanma Çağına, oradan Baudrillard’a, oradan Hristiyan dünyasının öğretilerine oradan da türlü türlü farklı derinliklere açılan ve tonlarca felsefi öğe ve anlam barındıran bir film hakkında yazmak tam doğru tabirle her baba yiğidin harcı değildir. Dolayısıyla Matrix üzerine yazacağım şeylerde birçok eksik ve hata olacağını şimdiden belirtmek isterim. 2) Matrix’i lütfen sıradan bir bilim-kurgu veya içinde her robot, dövüş vb. unsur geçen herhangi bir filme karıştırmayınız. Özellikle Equilibrium – İsyan (2002) filmiyle Matrix’i benzetenler vardır ki alakası yok. İyi ki o filmde de pelerinli, siyah renkte giyen adamlar var. Elbette, Dark City – Karanlık Şehir (1998) ve 13th Floor – 13. Kat (1999) ile Matrix arası içerik benzeşmeleri var ama alakasız tonlarca film için bu benzerliği kurmayınız lütfen. 3) Matrix hakkında birçok yazı bulunabilir ve her birinde öğrenilecek çok şey var, bu bakımdan filmi hakkıyla anlayanlarla tartışmak sizin (aynı zamanda benim) görmediklerinizi ve öğrenmenizi sağlar. 4) Son olarak bu yazı, filmde yer alan bazı noktaların daha iyi anlaşılması adına bir yazıdır. Matrix için kapsamlı bir yazı yazmak, her şeyi açıklamak tek bir insanın bolca zaman ayırması gereken bir uğraştır. Ben sadece birkaç noktayı belirteceğim. Hiç abartmadan söylüyorum her sahne, her dekor, sahnelerdeki her nesne, her diyalog, diyalog içindeki her cümle ve seçilen kelimeler dahi ayrı ayrı bir anlama ve toplamda birkaç başlık altında toplayabileceğimiz felsefi doktrinlere çıkmaktadır. Bu bakımdan, bu yazı filmi anlamak adına bir giriş yazısıdır.

Fenomenoloji (Husserl & Schutz) - Sosyolojik Yaklaşım, Temel Varsayımlar, Toplum Görüşü, Metodoloji

Kökenleri

Leipzig ve Berlin Üniversitelerinde okuyan ve matematik eğitimi alan Alman filozof Edmund Husserl (1859-1938) fenomenoloji kavramını ilk kullanan kişidir. Yahudi kökenli olması nedeniyle Nazilerden çok çeken Husserl, 20. yüzyılın başındaki I. Dünya Savaşı ve faşizmin yükselişi gibi olaylardan etkilenmiş ve bu nedenle olayların temeline inme arzusu duymuştur. Temel çalışmaları şunlardır (Slattery, 2012: 230):

Harold Garfinkel - Sosyolojik Yaklaşımı, Temel Varsayımları, Metodolojisi

Kısa Hayat Hikâyesi ve Eserleri

Garfinkel (1917-2011) Newark, New Jersey’de doğdu. Newark Üniversitesi’nde işletme dersleri aldı. II. Dünya Savaşı’nın bitimiyle askerlik görevini tamamlamasının ardından Harvard’a gitti ve Talcott Parsons ile birlikte çalıştı. Parsons soyut kategorilerin ve genellemelerin önemini vurguladığı halde Garfinkel ayrıntılı betimlemeye ilgi gösterdi. Parsons’ın 1937’de yayımlanan Toplumsal Eylemin Yapısı adlı eserinden etkilenmiştir (Ritzer, 2012: 252). Harvard’da Parsonscu kuramın etkisinde kalmasına ek olarak Garfinkel bir yandan da fenomenolojist Schutz ile birlikte çalışmıştır (Poloma, 2012: 251). Garfinkel ünlü çalışması olan Studies in Ethnomethodology (Etnometodolojide Araştırmalar) 1967 yılında yayımlanmıştır. Söz konusu çalışma Schutz’a göndermeler içermektedir ve aşağıda değinileceği üzere Garfinkel, Schutz’a birçok şey borçludur. Garfinkel, toplumsal düzeni sorgulama yasağını yıkarak, etkileşim durumunda iş gören sorgusuz sualsiz kabulleri ya da efsaneleri örtüsünü açarak göz önüne sermek ister (Wallace ve Wolf, 2013: 358).

27 Ocak 2015 Salı

James Coleman - Sosyolojik Yaklaşımı

Kısa Hayat Hikâyesi ve Eserleri

Coleman, adı Chicago Üniversitesi’yle birlikte anılan, çok saygın bir Amerikalı sosyolog, üretken bir yazar ve çeşitli monograflar ile bilimsel tebliğlerin ortak yazarıdır. 1991-1992 yıllarında Amerikan Sosyoloji Derneği’nin başkanlığını da yapmıştır. Coleman, bilhassa Amerika’da, kendi kuşağının sosyologları arasında sıra dışı bir isimdi; ampirik araştırmalar yapmada ve formel kuramlar oluşturmada aynı derecede başarılıydı. İlgi alanları gerçekten çok çeşitliydi. Nitekim onun çalışmalarında yer alan başlıca temalar arasında şunları sayabiliriz:

Dorothy E. Smith - Hayatı, Eserleri, Sosyolojik Yaklaşımı, Toplum Görüşü vb.

Kısa Hayat Hikâyesi ve Eserleri

            İngiltere’de 1926’da doğmuş olan Smith, London School of Economics’e girmeden önce sekreter olarak çalışmış; orada 1955’te lisans derecesini almıştır. Kısa bir süre sonra Birleşik Devletler’e geçmiş, Berkeley, University of California’da 1963’de sosyolojide doktora derecesi almış, 1964 ve 1966 yıllarında orada dersler vermiştir. Diğer akademik görevleri İngiltere’de University of Essex, Kanada’da University of British Columbia ve University of Toronto’da olup, 1977’den beri bu sonuncusunda Ontario Institute for Studies in Education’ın Eğitim Sosyolojisi Bölümü’nde profesörlük düzeyinde çalışmaktadır (Wallace ve Wolf, 2013: 389). Eserleri şunlardır:

Frederick Jameson - Sosyolojik Yaklaşımı

Kısa Hayat Hikâyesi ve Temel Sosyolojik Yaklaşımı

Amerika’ da doğmasına rağmen Almanya’nın Münih ve Berlin şehirlerinde üniversite okumuş ve doktorasını Yale Üniversitesi’nde varoluşçuluğun ve Varoluşçu Marxizm’in  en önemli mimarlarından Jean Paul Sartre üzerine yapmıştır.

Daniel Bell - Hayatı, Eserleri, Sosyolojik Yaklaşımı, Toplum Görüşü vb.

Kısa Hayat Hikâyesi ve Eserleri

1919’da New York’ta doğan Bell eğitimini New York City College ve Kolombiya Üniversitesinde tamamlamıştır. Bell, Chicago Üniversitesinde asistan olarak başladığı akademik kariyerini, önce Kolombiya (1969-80), ardından Harvard Üniversitesinde sosyal bilimler öğretim üyesi ve profesörü olarak devam ettirmiştir (Slattery, 2012: 461). Eserleri şunlardır:

26 Ocak 2015 Pazartesi

Ulrich Beck - Sosyolojik Yaklaşımı

Temel Sosyolojik Yaklaşımı

Farklı yazarlar risk kavramını post-modern toplumun tanımlayıcı özelliği olarak kullanmayan ve bu çerçevede bir sosyal ve siyasal değişme teorisi geliştirmeye çalışmışlardır. Beck’in en ünlü yayını Risk Toplumu: Yeni Bir Moderniteye Doğru Sovyetler Birliğindeki Çernobil felaketinden hemen sonra 1986’da yayımlanmıştır (Slattery, 2012: 454). Ulrich Beck’in risk tezi ve onun “post-modern toplum bir risk toplumudur” düşüncesi günümüzde toplumun doğasıyla ilgili ve ona temel teşkil eden kültür konusundaki tartışmalara önemli bir katkı sağlamıştır (Slattery, 2012: 458).