Herbert Marcuse
Marcuse (1898-1979), adını Almanya’da Frankfurt Üniversitesi’ndeki Toplumsal Araştırma Enstitüsü ile ilişkilerinden dolayı alan Frankfurt Okulu’na mensuptur. Bu okulda yer alan kişilerin hepsi varlıklı orta sınıf Yahudi ailelerinden gelmektedir. Hepsi de politik görüşleri Enstitü’nün devamını imkânsız hale getirdiği için 1930’lu yılların ortalarında Almanya’dan Amerika’ya kaçmıştır.
Tek Boyutlu İnsan (One-Dimensional Man) adlı eserinde Marcuse, hem batıda hem de komünist dünyada, modern sanayi toplumuyla ilgili umutsuz bir tablo çizer. Marcuse’un seleflerine göre daha koyu bir teknolojik determinist olduğu söylenebilir. Çünkü o, teknik ilerlemenin bütün itirazları susturan “bütün bir egemenlik ve eşgüdüm sistemini” mümkün kılmış olduğunu söylemektedir. Bu bakımdan, kitle iletişim araçlarınca şartlandırmayı da içine alan toplumsal denetim o kadar güçlüdür ki, düşünce bile eleştiri kaynağı olmamakta, ona da boyun eğdirilmektedir. Marcuse’a göre kültür, bir önceki liberal kültürün yerine geçen totaliter bir toplumsal düzen haline dönüşmüş ve alternatif fikirleri bertaraf ettiği için de “tek boyutlu” hale gelmiştir (Wallace ve Wolf, 2013: 157).
Marcuse, en azından kapitalizmin içinde kullanıldığı şekliyle modern teknolojinin şiddetli bir eleştiricisiydi. O, modern kapitalist toplumda teknolojinin totalitarizme yol açtığını düşündü. Gerçekte o, teknolojinin bireyler üzerindeki yeni, hatta daha etkili dışsal denetim yöntemlerine yol açtığını düşündü. Öncelikli örnek, nüfusun toplumsallaştırılması ve sakinleştirilmesi için televizyonun kullanılmasıdır. Bu bakımdan Marcuse’un teknolojinin modern dünyada yansız olduğu şeklindeki fikri reddettiği ve onu insanlara hükmetmenin bir aracı olarak gördüğü düşünülmektedir. Teknoloji bireyselliği bastırır ve eyleyenin içsel özgürlüğü modern teknoloji tarafından istila edilmiş ve bozulmuştur. Sonuç, içinde bireylerin toplum hakkında eleştirel ve negatif olarak düşünme yeteneklerinin kaybettikleri, Marcuse’un “tek boyutlu toplum” dediği durumdur (Ritzer, 2012: 145).
Bu bağlamda Marcuse, teknolojiyi tek başına düşman olarak değil modern kapitalist toplumda kullanıldığı biçimiyle düşman olarak görmüştür. Teknoloji, egemenliği sürekli güçlendirmekte ve kolaylaştırmaktadır. Bunun önüne geçmek için teknolojinin özgür insanın amaçlarına ve ihtiyaçlarına boyun eğdirilmesi gerekir. Bu açıdan, Marcuse Marx’ın teknolojinin doğası gereği bir sorun olmadığı ve daha iyi bir toplumun geliştirilmesi için onun kullanılabileceği şeklindeki görüşü korumaktadır.
Tüketim olgusu açısından, Marcuse’un kuramının biyolojik bir temel üzerinde yürütüldüğü görülmektedir. Ancak burada “biyoloji” teriminin doğa bilimi olan biyolojiyle aynı anlamı içermediği ve birbirlerinden ayırt edilmesinin bilinmesi gerekmektedir. Marcuse, modern kapitalizmde tüketicinin tüketime bağımlılığının bilinçdışı bir düzeye ulaştığını öne sürmekte ve bunu bir “biyolojik süreç” olarak nitelendirmektedir.
Marcuse, tüketici kapitalizminin yıkıcı etkilerinden uzak bir sosyo-ekonomik değişimin olanaklı ya da düşünülebilir olması için önce “biçimlendirilebilir insan doğasında” “insanın içgüdüsel yapısının derinliklerine” ulaşacak bir iyileştirme düşünülmesi ve sonra bunun bir şekilde gerçekleştirilmesi gerekeceğini öne sürdü. Marcuse, üzerinde modern kapitalizmin, modern dönemde gereksinim duyduğu tüketim arzularının işlenmiş olduğu bir “ikinci bir doğa” bulunduğu fikrini ortaya atmıştır. Değişimin gerçekleşebilmesi için, başkaldırının, bu “ikinci” doğanın kendi içinde oluşan kalıplarına ulaşması gerekir, aksi halde değişim tamamlanmamış olacaktır (Marcuse, 1969a: 11’den akt. Bocock, 2009: 97).
Adına tüketim ekonomisi denilen olgu ve kapitalizmin politikası insanoğlunu saldırgan ve şehvetli bir biçimde mala bağlayan ikinci bir doğa yaratmıştır. İnsanlara önerilip kabul ettirilen, sahip olmak, tüketmek, uğraşmak, araç-gereçleri, aletleri, motorları sürekli olarak yenilemek, bu malları insanın kendi yıkımı pahasına kullanmak için duyulan gereksinim, “biyolojik” bir gereksinim halini almıştır (Marcuse, 1969a: 11’den akt. Bocock, 2009: 97).
Marcuse için, tüketim arzularından uzaklaşmayı gerektiren bir değişim zor ama imkânsız değildir. Modern tüketim, tüketim mallarının alış veriş merkezlerinde arzu yaratacak ve arzuları uyaracak şekilde sergilenmesine ve reklamlarının yapılmasına bağlıdır.
Marcuse birçok eleştiri almıştır. Kendi çalışmaları bile toplumda bütün eleştirilerin bastırılmış olduğu iddiasını yalanlamaktadır. Eleştiriciler bütün sanayi toplumlarının esas itibarıyla ve benzer şekilde totaliter olduğu iddialarına katılmamaktadır.
Kaynaklar
Bocock, R. (2009). Tüketim. (Çev. İrem Kutluk). (3. Baskı). Ankara: Dost Kitabevi, (Eserin orijinali 2000’de yayımlandı)
Ritzer, G. (2012). Modern Sosyoloji Kuramları. (Çev. Himmet Hülür). Ankara: De Ki Basım Yayın. (Eserin orijinali 2000’de yayımlandı)
Wallace, R. A. ve Wolf, A. (2013). Çağdaş Sosyoloji Kuramları: Klasik Geleneğin Genişletilmesi. (Çev. Leyle Elburuz, M. Rami Ayas). (Beşinci Baskı). Ankara: Doğubatı Yayınları
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder