27 Aralık 2014 Cumartesi

Lewis Coser - Sosyolojik Yaklaşımı, Toplum Görüşü vb.

Lewis Alfred Coser

Kısa Hayat Hikâyesi ve Eserleri

27 Kasım 1913’de Berlin’de doğdu. Almanya’daki sosyalist öğrenci hareketlerinin içinde olan Coser, Hitler iktidara geldikten sonra Almanya’dan ayrılmak zorunda kaldı ve Paris’e gitti. Sorbonne Üniversitesi’nde hukuk eğitimi aldı. Columbia Üniversitesi’nde doktora derecesi (1954) elde etti. Chicago, California ve New York State Üniversitelerinde dersler vermiş olan Coser ayrıca Brandeis Üniversitesi’nde sosyoloji bölümünü kurmuştur. Bir dönem (1975) Amerikan Sosyoloji Derneği’nin başkanlığını da yapan Coser, 2003 yılında Massachusetts’te hayata veda etmiştir. En önemli eserleri şunlardır:

·      Toplumsal Çatışmanın İşlevleri (1956)

·      Sosyolojik Teori (1964)

·      Sosyolojik Düşüncenin Ustaları (1970)

·      Açgözlü Kurumlar (1974)

·      Çatışma ve Uzlaşma (1984)

 

Temel Sosyolojik Yaklaşımı ve Temel Varsayımları

 

Coser’ın eserleri incelendiğinde çatışma ile işlevselliği birleştirmeye yönelik çalışmaların olduğu görülmektedir. Çatışma, işlevselcilerin düzen ve uyum içinde gördüğü toplumda yıkıcı ve parçalayıcı olarak görülmüştür. Bu nedenle çatışma bozuk işlev olarak tanımlanarak düzen ve dengenin devamlılığını engelleyen bir unsur olarak karşımıza çıkmıştır. Ancak Coser, çatışmanın işlevsel yönüne dikkat çekerek çatışma aracılığıyla toplumsal birlik ve bütünlüğün sağlanabileceğini göstermektedir. Onun amacı işlevselci yaklaşım ve çatışmacı yaklaşımı birleştirmeye dönük bir çerçevede, çatışmanın da nasıl toplumsal yapı içinde birliğin sağlanmasında etkili olduğunu göstermektir. Coser, çatışmanın sadece çıkarlar etrafında toplumsal kurum ve bireylerin mücadelesinde etkili olduğunu değil, gruplar arası sınırların çizilmesi ve grup kimliğinin oluşturulmasında nasıl işlevsel olduğunu da göstermek istemektedir. Coser, bir toplumun bütünlüğünün bozulduğu durumlarda başka bir toplum ile çatışma halinde olmanın bütünleştirici yönde etkisi olacağını belirtmektedir.

Bu bağlamda, Coser’ın önde gelen varsayımı, çatışmanın sosyal uyum, adaptasyon ve grup sürekliliğinin sağlanmasında negatif etkinden çok pozitif etkiye neden olduğu bu nedenle çatışmanın bir disfonksiyon özelliğine sahip olmanın yanında işlevsel yönünün de bulunduğudur (Kinloch, 2014: 231). Coser, yapısal işlevselci kuram ile çatışma kuramını birbirinden farklı ve karşıt perspektifler olarak gören sosyologların aksine bu iki kuramın birleştirilebileceğini ifade etmektedir. Yaşadığı dönemde özellikle 1950’lerin çağdaş sosyologları çatışmayı patolojik olarak görüp çözümlenmesini ihmal etmişlerdir. Bunun aksine Coser, yapının kurulması ve devam ettirilmesinde çatışmanın olumlu katkılarını göstermeye çalışmaktadır. Coser’ın bu açıklamalarında özellikle Alman sosyolog Simmel’in çalışmalarını temel aldığı görülmektedir. (Poloma, 2012: 113-14). Coser’ın çatışma kuramıyla ilgili en önemli eseri olan Toplumsal Çatışmanın İşlevleri (The Functions of Social Conflict) Simmel’in parça parça olan görüşlerinin açıklanması ve geliştirilmesidir (Wallace ve Wolf, 2013: 189). Bunlarla beraber, Simmel gibi Coser da tüm toplumsal fenomeni kapsayacak kuram üretme girişiminde bulunmaz Ayrıca Coser, toplumsal olguyu açıklamak için nesnel göstergeler kullanan bir sosyolojik kurama gereksinim olduğunu belirtmektedir (Poloma, 2012: 114, 125).

Coser’ın işlevselci yönelime katkısı, toplumsal yapının nasıl toplumsal çatışmanın ürünü olabileceği ve bu çatışma yoluyla nasıl korunacağını göstermiş olmasıdır. Önermeleri daha çok toplumsal çatışmanın, toplumsal kurumlar için işlevleri ve yoğunluğu üzerinedir (Poloma, 2012: 126). 

Toplum Görüşü

Coser’a göre çatışma, toplumsal yapının hem oluşturulması hem de sürekliliğinin sağlanmasında işlevseldir. Bir grubun, dış gruplarla çatışma halinde olması öncelikle o grubun sınırlarının belli olmasına imkân tanır. Çatışma nedeniyle dış gruplarla bütünleşmenin önüne geçilerek grup içi kimliğin benimsenmesi sağlanır.  Bu bakımdan, bir grubun dış gruplarla çatışma halinde olması o grup içinde birleştirici bir işlev görerek grubun devamlılığına da katkı sağlar.

İlk olarak grupların dış dünyası ile olan çatışmaya (dış çatışma) baktığımızda, Coser dış çatışmanın bir topluluğun kişiliğini tespit etmekte gerekli olduğunu belirtmektedir. Burada yalnız Simmel’i değil, çatışmanın bir sınıfı kendi bilincine vardıracağına inanan Marx’ı takip eder. Bu bakımdan Coser “çatışmanın topluluk bilincini ve topluluklar arasında ayrılık duygusunu kuvvetlendirerek, bir toplumsal sistem içerisinde topluluklar arasına sınırlar koyarak, sistem içinde topluluk kimliğini yerleştirdiğini” söylemektedir (Coser, 1956: 34’den aktaran Wallace ve Wolf: 2013: 191).

Bu ifadelerden anlaşılacağı üzere, Coser’ın dış gruplarla olan çatışmanın grubun yapısal sınırlarının oluşturulmasında etkili olduğunu ifade ettiğini görmekteyiz. Grup sınırlarının çizilmesinin yanı sıra, dış gruplarla olan çatışma bir topluluğun bütünleşmesi ve kuvvetlenmesinde de etkilidir. Dış gruplarla çatışma halinde olmak, grup içi kimliğin farkına varılıp benimsenmesi ve bu kimliğe bağlılığın artırılmasında etkilidir.

Coser, dış gruplarla olan çatışmanın her zaman grup içi bütünleştirici işleve sahip olmadığını ifade eder. O, çatışmanın grup içi bağlılığı artırıp artırmadığı konusunun anlaşılmasında çatışma öncesi grup içi uzlaşma derecesinin önemli bir değişken olduğu kanısındadır (Poloma, 2012: 121). Çatışmanın ortaya çıkmasından önce iç bağlılık çok zayıf ise çatışma yalnızca çözülmeyi hızlandırabilir (Wallace ve Wolf: 2013: 191). Coser’ın (1956: 93’den aktaran Poloma, 2012: 121) gözlemlediği üzere, “grup içi temel uzlaşmanın olmadığı durumlarda, dışsal tehdit, bütünlüğü arttırmaya yol açmak yerine, genel bir kayıtsızlığa yol açıp, grubu çözülme tehlikesi ile karşı karşıya bırakabilir.”

Dış gruplarla olan çatışmanın grup içi bağlılığı ve bütünleşmeyi artıracak şekilde olumlu bir işleve veya çözülmeye yol açacak olumsuz bir işleve sahip olup olmadığı çatışma öncesi grup içi uzlaşmanın derecesine göre değişmektedir. Grup içi uzlaşı eğer çatışma öncesi yeterince sağlanmamış ise çatışma grubun çözülmesini hızlandırırken, uzlaşı ve anlaşmanın yeterince mevcut olduğu bir toplumda çatışma dayanışmayı artırarak bütünlüğü sağlayacaktır. Bu bakımdan, çatışmanın işlevselliği çatışma öncesi grup içi birliğin zayıflığı ve dayanışmanın ne kadar kuvvetli olduğuna bağlıdır.

Grup içi çatışmalara baktığımızda ise Coser, iç çatışmanın grubun temel değer ve ilkeleri üzerine olmadığı takdirde grup bütünlüğünün korunduğunu dile getirmektedir. Dolayısıyla grup içi çatışma temel değer ve prensipler üzerine ise grubun varlığını tehdit ederken, çevresel unsurlara, temel ilişkilerden uzak konulara odaklı çatışmalar grubun bütünleşmesine yardımcı olmaktadır.

Bu bağlamda, Coser çatışmanın işlevsel olup olmadığının kararlaştırılmasında çatışmaya konu olan sorun tipinin önemli olduğunu ileri sürer. Çatışma eğer ilişkinin temelini sorgulamıyorsa olumlu, temel değere saldırıyorsa olumsuz işlev görüyor demektir. Bununla beraber Coser, gevşekçe yapılanmış açık toplumların, çatışmanın temel değerler dışında birtakım sorunlara yönelmesini sağlayarak, temel grup uzlaşımını tehdit edecek çatışmaya karşı savunma mekanizmaları oluşturduğunu belirtir. Karşıt gruplarda grup içi ve gruplar arası bu türden çatışmalar birbirini dengeleyerek toplumsal sistemin bir arada tutulmasına hizmet ederler. Çevresel değerler üzerinden çatışma hiçbir zaman toplumda temel bölünmelere giden çözülmelere yol açmaz. Aslında çatışmaya izin veren toplumlar ve gruplar, toplumsal yapıyı parçalayacak patlamalara en az olasılıkla maruz kalanlardır. Bu gibi durumlarda çatışma normalde temel değer üzerinde gelişmez ve yapıyı güçlendirir. Totaliter gruplarda çatışma bastırılır ve çatışma bir kez geliştiğinde gurubu parçalayabilir (Poloma, 2012: 120).

Tüm bunlarla beraber grup içi sıkıca kaynaşmanın ve dayanışmanın olduğu tarikat benzeri gruplardan söz eden Coser, bunların dış dünyada yer alan ve düşman ilan edilenlerle mücadeleleri sırasında grup içindeki görüş ayrılıklarının hoş görülmeyeceğini ve tepkilerin oluşacağını belirtir. Bu tarz gruplar, üyelerinden kişiliklerinin tamamını gruba vermelerini bekler. Bu nedenle fikir ayrılığının oluştuğu durumlarda bunun engellenmesi, bu kişilerin dışlanması veya dönüştürülmeye zorlanması yollarına başvurulur.

Coser, bu tarz gruplarda, toplumsal bağlılığın grup yaşamının tümüyle paylaşımına dayalı olduğunu gözlemleyerek, grup içindeki fikir ayrılığı sorununun tek çözüm yolunun fikir ayrılığı olanların gönüllü ya da sınırlamalarla gruptan atılması olduğunu belirtir. Sıkıca kaynaşmış tarikat benzeri gruplar, grubun hayatının devamlılığı için dış düşmana bağımlı hale gelmiş olabilir. Diğer gruplarla çatışma gerçekçi temellere dayanabileceği gibi, çoğu durumda yapay bir düşman temelinde var olmaktadır. Grup içi çatışmanın ve görüş ayrılıklarının hoş görülmediği bu gruplarda, düşmanlık ve öfke duygularının boşalımını sağlamak için gerçek dışı düşman üretilir. Grubun dış düşman arayışı üyeler için sonuç elde etme amacından değil, grubun kendi yapısını koruma kaygısındandır. Bu tür gruplarda içsel çatışmaların dile getirilmesine izin verilmediği için çatışmanın odak noktası dış gruplar olmaktadır. Dolayısıyla katı bir biçimde örgütlenmiş bu gruplar birlik ve bağlılığı sağlama amacıyla düşman arayışına girerler. Bu gruplar gerçekte var olmayan dış tehditler algılayabilirler, ancak bu gibi düşünsel tehditler de gerçek tehditler gibi grubu bütünleştirici potansiyele sahiptir (Poloma, 2012: 122).

Çatışma yoluyla grupların korunmasını sağlayacak mekanizmalardan biri emniyet supabı kurumu olabilir. Bunun aracılığıyla, düşmanlık akımları dışarı atılır ve böylece çatışma halindeki bir gruptaki çalkantı temizlenmiş olur. Emniyet supabı düşmanlıkların bırakılması için bir çıkış yolu olduğundan, yokluğu halinde daha ciddi ve radikal sonuçlar olabilecektir. Bu nedenle emniyet supabı kurumları hoşnutsuzlukların dile getirilmesine olanak tanıyarak çatışmayı düzenler. Ancak, emniyet supapları temel yapısal değişiklikleri sağlamak amacıyla tasarlanmamış olduklarından asıl sorun çözülmemiş olarak kalır. Örneğin ne öğrenci grupları ne de dernekleri üniversite politikası üzerinde karar verme konumunda değildir. Üniversitenin izniyle var olurlar ve tamamen olmasa bile kısmen kontrol edilirler. Bunlar potansiyel çatışmayı düzenleyecek ve çatışma yoluyla değişmeye neden olabilecek çatışma gruplarının gelişmesini dolaylı olarak önleyecek mekanizmalar olarak hizmet vermektedir. Bu sayede düşmanlığın esas unsura odaklanması engellenir ve yapı muhafaza edilir (Poloma, 2012: 115-16).

Düşmanca iddiaların ve farklı görüşlerin izin verilmediği topluluklarda çatışma daha çok temel değer ve prensiplere yönelebilir. Bu durum grubun çözülmesine ve bölünmesine yol açabilmektedir. Bu bakımdan, emniyet supabı olarak nitelendirilen kurum aracılığıyla düşmanlık toplumsal yapıyı bozmadan ve yıkmadan dışarı atılır. Çatışmanın bastırıldığı ve engellendiği topluluklarda çatışma uzun bir aradan sonra meydana geldiğinde grubun temel değerlerine yönelik olacaktır. Bu nedenle baskıcı ve kapalı topluluklardaki çatışmalar esnek yapılı gruplardakilere göre daha radikal ve şiddetli sonuçlar doğurur. Bu bakımdan, çatışmanın engellenmesi veya yok edilmeye çalışılması toplumsal yapının muhafazası için gerekli temel unsur değildir. Çatışmanın hiç olmaması o grubun istikrarlı olduğunu göstermediği gibi uyum içinde yaşamına devam edeceğinin de kanıtı olamaz. Çatışmanın meydana gelmesine izin verilmeli, ancak temel değerlerden ziyade çevresel unsurlara yönlendirilmesi gerekmektedir. Kaldı ki, kapalı grup yapısı içerisinde olmaktansa birden fazla gruba üyeliğin olması durumunda tüm kişilik sadece tek bir gruba yansıtılamayacağından çatışma etkisi daha az olacaktır. Bu nedenle ne kadar çok gruba aidiyet olursa çatışma şiddeti azalacaktır.

Özetle, Coser için bir yapıda veya ilişkide çatışmanın ortaya çıkmaması o yapının veya ilişkinin çok istikrarlı olduğu anlamına gelmez. Nitekim çatışma, yapı içerisindeki rahatsızlıkların dile getirilmesini ve hoşnutsuzlukların giderilmesini sağlayarak gerginliklerin yapının ve sistemin parçalanmadan dışarı atılmasını ve böylece yapı içerisindeki ilişkilerin ve işlevlerin yeniden düzenlenerek sürdürülmesini sağlar. Coser çatışmanın tanındığı ve kurumsallaştığı çoğulcu ve demokratik toplumların, çatışmayı bastıran kapalı ve katı toplumlara kıyasla çok daha sağlıklı, istikrarlı ve bütünleşik toplumlar olduklarını savunur. Yeterli düzeyde toleransın ve kurumsallaşmanın olmadığı toplumsal yapılarda çatışma disfonksiyonel olma eğilimi gösterir. Bu bağlamda, çatışmanın toplumsal sistemin temelini tehdit edecek yoğunlukta ortaya çıkıp çıkmaması toplumsal yapının katılığı ve esnekliği ile doğrudan ilişkilidir[1].

Toplum Tipolojisi

                                       

Toplum Tipleri

Kapalı

Açık

Tabakalaşma sistemi

Kapalı

Açık

Güvenlik - değer kurumları

Hayır

Evet

Çatışmanın kurumsallaşması

Hayır

Evet

Çatışma toleransı

Hayır

Evet

Grup tipleri

Kapalı-kaynaşmış

Gevşek yapılı

Grup katılımı

Yüksek

Düşük

Çatışmanın İşlevleri

Kopuk

Bütünleştirici

(Kinloch, 2014: 233)

Kaynaklar

Poloma, M. M. (2012). Çağdaş Sosyoloji Kuramları. (Çev. Hayriye Erbaş). (Beşinci Baskı). Ankara: Palme Yayıncılık. (Eserin orijinali 1982’de yayımlandı)

Wallace, R. A. ve Wolf, A. (2013). Çağdaş Sosyoloji Kuramları: Klasik Geleneğin Genişletilmesi. (Çev. Leyle Elburuz, M. Rami Ayas). (Beşinci Baskı). Ankara: Doğubatı Yayınları

Kinloch, G. C. (2014). Sosyolojik Teori: Gelişmesi ve Belli Başlı Paradigmalar. (Çev. Tülin Günşen İçli ve Dursun Ayan). (Birinci Baskı). Ankara: Birleşik Kitabevi

http://eogrenme.anadolu.edu.tr/eKitap/SOS202U.pdf



[1] http://eogrenme.anadolu.edu.tr/eKitap/SOS202U.pdf - (Modern Sosyoloji Tarihi, 2011), s.74

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder